Sonisphere İstanbul 2010

Sonisphere İstanbul 2010

Sonisphere gün 1:

Provakatif haberleriyle hit’e hit demeyen, adeta hedef göstererek ve veri saptırarak kazandığı linklerden para kazanan Habervaktim’in haberine göre ahlaksız grup Rammstein en ahlaksız parçaları Pussy ile açılış yapacak idi, araştırmışlar öğrenmişler. Şarkı açılışta değil ancak performansın ortalarında ahlakların bozulması için hiç bir sahne showsal emekten kaçınılmayarak söylendi, “engel olunmazsa” ifadesiyle hedef gösterilen konserdeyse ikinci bir İdil Biret vakası yaşanmadı. Yine de Geleneksel Hüseyin Üzmez Ödülü yerini buldu..    Rammstein ise kebapçılıktan da geri kalmayarak Türkiye’nin güzelliklerini irdeledi.

Umut Sarıkaya Şeysi

 

OHA nidalarıyla biten günün etkilerini ise seyircilerden aldığımız şu görüşler  açıklamakta kanımca:

Rammstein sonrası İstanbul Erkek mezunu bir arkadaş:

-Tüm dünya almanın taşşaanı yesin! 

Konser sırasında yanımızdaki çocuğun omzuna çıkmış bağıran kız:

-Senden büyük Allah var!

(Burada sevgili Vakit Gazetesi yazarları gençliğin önceliklerinin bilincinde olduğunu ve ahlaklarının bozulmasındansa herşeyi yerinde değerlendirdiğini görmeliler..)

Sahada yakışıklı hiç (gerçekten, inceledik, benim sevgilim dışında hiç) yakışıklı adam olmamasından muzdarip arkadaşım:

-Adonis kasları vaaaaaarrr!

Sonisphere gün 2:

Paşa olduğum için sahaya geç gidiyor idim, Hayko Cepkin’in sonlarından itibaren izledim. Manowar yanarız dönersiz sahneyle zaten manowar diye delirmekte olan seyirciye istediğini fazlasıyla verdi. Rammstein’da ne kadar parlak şey-alev olsun havai fişek olsun- görüp oha dediysek Manowar’da da o kadar insan emeğine oha dedik.  Joey DeMaio headliner olmamalarına içerleyip bitmek bilmeyen bir Türkçe monologla duygularını paylaştı, her gittikleri yerde yapıyorlarmış, ama sufle veriliyorsa bile anlaşılır şekilde tekrarlayabilmek için  bayağı çalışmış olmalı. Hele sufle verilmiyorsa sahneyi mahneyi bırakıp televizyonda doğrudan satış reklamlarına çıkıp hafıza seti falan satmalı. Kimin için geldiniz sorusuyla bolca seyirci böğürterek adeta Manowar’uz, nezaketen altta çalmayız, sidik de yarıştırırız, her istediğimiz olsun, bir de en büyük pipi bizim olsun isteriz, ilkel güdülerimizi törpüleme gereği duymuyoruz dediler.  Hepsinin pişik olacak olması bir yana, monolog esnasında deri pantalondan ebatsal verilere maruz da bırakıldık. Haklarını yememek lazım, (other bands play) Manowar Kills sözcükleri hala dillerden düşmemekte, kafalarda dönmekte. BİG4 bir yana, gerçekten hem Türkiye’de o kadar fanları varken, hem de sahnede o kadar güçlülerken, o ses sistemi ayıptı mesela.

Ben fotoğraf makinesi götürmedim ama Ekşiden biri çekmiş link vermiş. İşte o monolog- dannn!

Manowar’dan sonra headliner neyim dinlemeyip yığınla insan sahayı terketti ve Accept neredeyse onu istemediğini hissettiren bir seyircinin karşısına çıktı. 3 günün tek havai fişeksiz headlinerı, bir de ne zaman sözleri seyirci tamamlasın isteseler hiç karşılık alamayınca, bu seyirciye bir daha gelmezler dedirtirken performansları hiç zayıflamadı. Resmen dişleriyle, tırnaklarıyla seyirci sevgisi kazıdılar ve moralleri düşeceğine sahnede kendilerini paraladılar. Gidenler kaçırdı, çok kişiyi kazandılar o iyi ses-0 havai fişek-bol performansla. Biste artık insanlar Accept seviyor ve şarkıları bilmeden karşılık vermeye çalışıyordu.

Sonisphere gün 3:

Big 4 falan artık. Metallicaaa oleey Metallicaaa oley diye bağıran dinleyiciler ve Anthrax öncesi sahanın Süzer Plaza ucundan Dolmabahçe’ye inen giriş kuyruğunda konsere geç kalmalar daha kalabalık ve daha farklı profilde bir festival gününün öğeleriydi. Megadeth sessiz sakin çaldı gitti, Slayer’da hala ses sistemi rahatsız ediciceneydi. Metallica çıkınca yine bir havai fişek ve dev gösteri günü oldu. Big 4 penalarını üst dudağının altı alt dudağının üstünde kıstırarak vampir dişi gibi yaparak “yakışıklı ama sempatik de”ye oynayan James Hetfield en kısa zamanda tekrar geleceklerini birkaç kez söyledi, adeta haftada bir Peyote’de çalar gibi stadyum konseri verseler yine sahanın dolacağının ve Nothing Else Matters çalarken ağlaması kameralara yakalanan gençlerle karşılanacaklarının bilincindelerdi..

Metallica loves you İstanbul, cidden!

benim yine fotoğraf makinem yoktu, ekşiden link verilmiş buna

 

Bir yandan da 3. gün şahit olduğum dialog organizasyonun müzik dışındaki her kalemde ne kadar berbat olduğunu netleştirdi. Görevliler genel olarak kaba ve agresiflerdi, güvenlik ise görevini göstermelik yapıyordu- insanların elinden bozuk paralarını alırken benim çantamda unuttuğumu 2. gün farkedip 3. güne götürmediğim isviçre çakısına dokunulmadı. Aramalar sadece giriş sıralarını uzatmaya yarıyordu. Tuvaletler berbat, sıralar uzun, bilgilendirme yetersiz, konserler dışında aktivite yok, yemek pahalı, sponsor olan Tuborg’dan başka bira yok o da pahalı.. Üstüne bir de 3. gün su bitti. Kaç satış noktasına sorduk yok, tekrar tekrar denedik, getirmiyorlar mıdır nedir.. o arada bir kız nasıl olmaz diyecek oldu, satış görevlisi inanılmaz küfürlerle karşılık verdi. Kızcağız kızması gereken benim derken adam hala saydırıyordu. Yorulmak, bıkmak ayrı, kötü bir organizasyon üzerine kavgada söylenmeyecek şeyleri hatun kişiye saymak ayrı.. Line up böyle olmasa böyle organizasyona kafam girsin seslerinden geçilmezdi, neyse ki pahalı birayla değil, bu kadar adamı Türkiye’de dinleme şaşkınlığıyla sarhoşsuydu millet.

3 günün sonundaysa ev okul güzergahım olması nedeniyle cidden binlerce kere yürüdüğüm Dolmabahçe-Beşiktaş yolu artık benim için Sonisphere yolu oldu, bir de Türk metalciliğinin kanayan yarasının göt ve göbek olduğuna karar verdik. Her metal dinleyen yeteneğim var mı, çaldığım bi boka benziyor mu, emek verecek miyim yoksa adı çalıyorum olsun diye şarkı mı katledeceğim demeden gitara abanacağına bir tanesi de dinlediği grupların kaslı vücutlarını örnek alsaydı 0 yakışıklı adam barındıran bir saha ve üstünü çıkarıp etrafındakileri terli, yağlı, amipsi vücuduna maruz bırakan abiler arasında kalmayabilirdik. Performans aralarının uzun olması ve arada bitmeyen tuvalet ve bira sıraları dışında etkinlik olmaması bu araları yalnız bağyan arkadaşımla teker teker tüm adamları inceleyerek değerlendirmemize neden oldu, herkes mi lapacı olur..