Herşeye Nar Katan Kadın
-Merhaba burada balık yiyebileceğimiz başka salaş yer var mı?
Kader Hanım homurdanıyor; “salaşmış, peh!” diyor. Hiç öyle denir mi çiçek gibi mekana? Ağzımız narlı balık dolu dönüp bakıyoruz fazla durmayıp gidecek bu densize. Tatil boyunca balık kokmaktan bıkan ben bile hapur hupur balık yiyorum- ki hiç sevmem aslında. Az kalsın salata bile yiyecektim, bitki yemeği olmasına rağmen fena görünmedi.
Kader Hanım’ın da dediği gibi yemeğe sevdiğin birbirine yakışacak elinin altında ne varsa atacaksın, güzel oluyor o zaman. Onun da elinin altında hep nar var. Pencere önünde bahçedeki nar ağacından narlar dizili, üzerlerine güneş vuruyor. Onları parçalayıp parçalayıp her şeye katıyor. Mekana pek bir özenilmiş. Çiçeklerle çevrili avluyu örten hasırların arasından güneş ışığı sızıyor, yerde çizgi çizgi oluyor. İçeride kediler mutfak kapısında Kader Hanım dönse de balıktan sebeplensek diye bekliyorlar, meşgul etmeyin aşçıyı.
Geyikli’den Assos’a kıyıdan kıyıdan, tatilsel yaklaşımlar sonucu seçtiğimiz daha uzun ama daha manzaralı yoldan giderken Babakale’nin yakınından geçiyorduk zaten, arada uğrasak mı uğramasak mı derken yanlışlıkla yoluna giriverdik. Burasu Türkiye’nin en batı ucu, balıkçılarıyla ünlü ama daha önce de gelen tatil tayfasının demesine son yıllarda tadı kaçmış, eski balıkçılar turist kazıklamaya fırsat kollar olmuşlar. Kader Hanım da buna çok tepkili, biz yukarıdan kıyıya inerken görmüş, ben bu gençlere bir güzel sofra yaparım demiş zaten. Kötü niyetli restoranların eline kalmadık böylece, bir nevi besleyici süper kahraman olarak anabiliriz kendisini.
Mekanın adı Mutfak olacakmış. Şu anda restoran olarak işletilme izni yok, çay bahçesi görünümünde. Biz balıkçılara sabah tuttukları balıkları sormaya gittik, yukarı taşımışlar, tazeden seçip Kader Hanım’a teslim ettik. O da aldı balıkları denizde yıkamaya götürdü, öylesi daha iyiymiş. Ben Rin Tin Tin gibi kovaladım tabii, denizde balık yıkamaca göreceğim, kaçırır mıyım?
Kader Hanım 64 yaşındaymış! Fındıklı Güzel Sanatlar (şimdiki Mimar Sinan) mezunu bir adet Babakaleli genç göstermeceli şaşıbakşaşırkadını. Sarı kedisinin adı Sarı Şaban, sosyetik sürümüyle Sasha. Kedi hisli hayvan tabii, kendine yakıştırdığı kimlikle adı çelişince dertleniyor, şikayetçi oluyormuş. Bir de Lokum diye kedisi var, beyaz üstüne tekir benekleriyle cevizli bir hali var kendisinin. Sağından solundan ısırıp parçalayıp yemeye elverişli bir canlı. Parçalamaktan laf açılmışken balıkları parçalayıp kafalarını suya attığınızda başlarına yengeçlerin üşüştüğünü biliyor muydunuz?
Babakale pek öyle ilginç bir yer değil, küçük hani, yemekten fazla yapacak pek bir şey yok. Gerek de yok, yemek yemeye gidilir işte. Her şey taze, her şey Egeli görünüyor. Etraf sakin, masalar gölgede, salata narlı, yol düşerse uğramak için daha fazla neden arayana gitmeyecek tatil duraklarından olarak kenara not düşülesi.
Fotoğraflar 21 Eylül 2009 tarihi, buyrun:
[embpicasa id=”5688370972880837009″]