Hedik neye yarar (mı)? Kask takmadan döndük..
24 Şubat itibariyle şu memleket kara teslim haberlerinin üzerine Kaçkar’a gideceğiz, zirve deneme adı altında “çığ iner len” deyip ök-küz çayırından dönmeye sanırım. Snowboardlarını kesip getirecekler var, ödünç verirlerse ben de oynarım artık. Bilemedin mata duct tape’le ayaklarımı bağlasam bir şeyler olur diye düşünüyorum.
Büyük Kaçkar kar debelenmesine hedikle gideceğimiz ve benim bu aletle hiç alakam olmadığı için –ne kadar karmaşık olabilir ki düşünceleri bir yana- alışmış olmak adına geçen haftasonu bir hedikli Aladağlar yapayım dedim. 1.5 yıldır çeşitli sebepleri olup dağa gelmemiş sevgilimi taktım koluma, hedef bu kadar yağış üstüne hedikle Dipsiz Göl’e yürümek, gitmişken Çağalınbaşı Sırt denemek. Asıl isteğim Mangırcı’dan Alaca’ydı ya, çok yağdı diye oraya gitmedim. Vefakat işime gelince çok kolay ikna olduğum için “Kuzeyde daha az kar varmış” diye güncel bir rapor okumak, bir de Salim Abi’den yalnızca Salı biraz yağdığını, Perşembe de havanın bir kapayıp bir açtığını duymak yola çıkmaya yetti. Bu arada önceki hafta hayvan gibi yağmış, faaliyet haftası da bir açıp bir kapamış, bir ısınmış bir donmuş, ufak yağışlar almış bir Aladağlar bu yani.
Hedik neye yarar? Yıllarca hedikle batmıyorsun ama taşıması zor dediler, kulüp odasında yattı onlar. İlk incelediğimde aklımdan geçen taşınmayacağının yalan olduğu, vadilerin ilerilerindeki kamplara batarak gitmekten çok daha az yorucu olur, o kadar ağır değil ki.. Bir Karayalak kapıda, Cimbar kapıda çıkarır sırtında taşırsın, Sulağankeler’e kadarsa gider bence. Mesele taşıma değil. Mesele bir işe yaramaması. Hedikle bele kadar batılıyorsa ne anladım ben o işten yaaa.
Tabii koşullar Kaçkar kar batmasını aratmayacak haldeydi. 20 kere filan tabaka oturmasını duyduk. Genelde hediklerle dize kadar batarak, arada daha da inerek, hediklerin üzerinde biriken karın ağırlığıyla Cimbar Kapı’nın altlarına kadar eğimin azlığı nedeniyle çığ inmeyeceğine kendimizi ikna ederek gittik. Arada çatır çatır ilerleyerek kesilen bir tabaka dahi gördük o eğimde gerçi. Bunu bir kere Ozan’la görmüştüm, o zaman Gelincik Kaya’dan dönmüştük, bu seferse “Biz çok mu korkağız acaba?” konuşmasına bağladı konu. Korkak olmak elin Çağalınbaşı Sırt’ı için ölü olmaktan iyidir, paşalar gibi solda bulduğumuz süper kelerde toprak zeminde rahat rahat bivakladık. Çobanlardan kalma biraz çöp ve bir bira şişesi vardı, sevgili pistir diye bira şişesini elletmedi, arada diğer çöpleri toplayıp geri taşıdım ama. Arpalıktan inince solda haritada Tekekayası yazan yerin yamacında, ocak yeri filan bile olan, rüzgar için taş dizilmiş bivak yeri muhteşem korunaklı, not olsun. Sabah 4’te de kalkıp o saatte bile batarak döndük, akşama da şehirdeki dağcıların partisinin bir kısmına yetiştik. Sevgili tırmanışa gidiyoruz parti kaçırıyoruz diye üzülüyordu zaten, böyle olunca da dağa gidelim diye tutturan ben asosyal hissediyorum.
Doğa “Siz sevgilisiniz be ne işiniz var rotada yatın aşşaa” der gibiydi. Zaten çiftcene zirve yapmamak için hep bir sebebimiz oluyor, ama bir yandan bivaklar da olağanüstü rahat geçiyor. Bir daha dağa kendinden ısı yayan sobamsı sevgiliyle bivak rahat geçer diye gitmeyeceğim valla, gerçi başkasıyla gidilen kış bivaklarında da uyuyamadım. Neyse işte, hedik batar koşul fotoğrafları şöyle:
[embpicasa id=”5708980535113251409″]