Bazı sabahlar dağ keçileri tarafından uyandırılıyorum
Nice zaman sonra blogun görünümünü toparlarken yeni bir şey gireyim dedim, elimin altında da geçen sene Aladağlar Sky Trail öncesi bir Aladağlar yürüyüşü sonrası Facebook’a yazıverdiğim aşağıdaki birkaç satır vardı.
Aşağıdaki fotoğraflarda da Maden’deki göçerlerden Hastahocanın Yaylasındaki çobanlara anması keyifli bir şeyler var.
.. ve o dağ keçileri tarafından uyandırılan sabahların hatırına çekilir oluyor bu saçma sapan günler, dönemler, ülkeler ve dünyalar.
5 Temmuz 2015 sabahı beni uyandıran dağ keçileri.
Cumartesi hava kararırken yolumu karıştırarak vardığım 3300-3400m arasında bir belde, tek başıma, tanımadığım bir manzaraya karşı, moralim bozuk halde bivakladım. Aladağlar’da evimdeymiş gibi hissediyorum genelde. Bu seferse bilmediğim vadilerden geçip ‘Şu geçide varsam Direktaş görünür herhalde, en azından bunu görüp geceleyeyim’ diye düşünmüşken aradığım tanıdık manzarayı bulamayınca biraz yalnız ve kötü hissettim açıkçası.
Başta kısa bir süreliğine Samanyolu baya güzeldi bak. Sonra dolunay doğdu, olağandışı parlaktı (dünyaya yakınmış bu aralar, pis şey). Uyuyacağım, ışıkları kapatamıyor muyuz? Yüzüm aya dönükken kapalı gözümü alacak kadar kuvvetli parlamayaydı. Pıfff.
Sabah güneş doğmadan uyandım, üstüm başım kırağı olmuş, silkeledim. Bivaktan çıktım, güneş yükselene kadar soğuk olacak diye ceketimi giydim ve “Ay şu ceketi ısıtayım” diye (böyle bir şey yok.) geri tuluma girdim, e dalmışım. Hava aydınlanırken ötmeyle böğürme arası seslere uyandım sonra. “Bu ne hayvanı be böyle kuş olmaz!”
İki şapşi 50 metre ötemde durmuş bana bakarak bağırıyorlar. Keçicede bee’ye kadar anca gelmişim, bağırışları da tanıdık değil. İki üç dakika yattığım yerden keçilerle bakıştık. Sonra biri diğerine bağırdı ve indiler. Gece orada o kadar da yalnız değilmişsem demek ki.
It’s a kind of maaagiic, it’s a kind of maaagiiicc! 🙂 (tıkla çalsın, bütün gün kafanda dönsün hesabı:)