CrossFit Games 2019: Dünyayı kurtarmaya çalışan fitness akımı oyun peşinde

CrossFit Games 2019: Dünyayı kurtarmaya çalışan fitness akımı oyun peşinde

Yıllardır kenarda boş boş duran ağ günceme alakasız görünen bir konuyla bi dönüp geri çıkacağım: CrossFit Games. Bu sene bi yandan futbol taraftarı gibi yattığım yerden spor izledim, bi yandan da sosyal medyadan atıp tuttum. O arada “niye böyle diyorsun ki” diyenlere laf yetiştirdim. Bahsettiğim konuları şurada derliyorum. Meraklısına yazıda bir sürü bağlantı da var. Instagram hikayelerimi araya gömüyorum. Meraklısı olmayan görsellere baksın geçsin. Sori.

Nereden nereye di mi? Aslında buna merak sarmam bu blogdaki doğa sporları mevzularıyla alakalı ama bağlantı çok dolaylı. CrossFit, Extreme Alpinism ile dağcılık antrenmanlarına garip garip kuvvet çalışmaları sokan Mark Twight’tan dolayı yıllardır kenardan gözüme çalınan bir mevzuydu: CrossFit ilk yıllarında(~2003) Twight hayvanını  ilk sertifikalı eğitmenlerinden biri olmak üzere davet etti ve CrossFit Journal’da bir süre rol verdi, Twight ABD ordusunda dağcılık eğitimi verdiği Dave Castro diye bi tipi CrossFit’le tanıştırdı, Dave oğlan oradan yürüdü de arada Twight bu işin endurans ve mental dayanımın önplanda olduğu doğa sporcularında ciddi hedefleri olanlara yaramadığını fark etti, birbirlerini aslında aynı şeyleri söyleyerek eleştirirlerken CrossFit’le kanlı bıçaklı oldu, eşiyle Gym Jones’u kurdu, ayrıldılar, salon eşine kaldı, Bobby Maximus itlik yaptı bunun yerine geçeyazdı da o da çeşit çeşit belasını buldu arada filan.. İnstagram’da playlistler paylaşılıp nispetler yapıldı… Şimdi Markgillerin Non-Prophet diye bir tür üretken-grupları var, Dissect podcastlerinde CrossFit’e falan laf sokuyolar. Nefis gıybet var, burada harcamayayım şimdi.

“Dünyanın en fit kadını/erkeği” #fittestonearth ünvanının telif hakkını almış bir organizasyon var ve her sene bir büyük yarışla bu ünvanın sahibini belirliyor: CrossFit Games. Haliyle bu direkt gidilen bir şey değil, elemeleri var. Bunlar CrossFit’le ilgili herşey gibi alabildiğine kapsayıcı ve yatay olarak organize olmuş-muş gibi görünüyor ve pazarlamada bu dili kullanıyor, ama bir yandan alabildiğine bir patronun tepeden yönettiği bir şey. Bu sene de bu yarışmanın eleme metodu ve yarışma kurgusu patron talebiyle değişti. Neticede 1-4 Ağustos 2019 arasında yarışlar yapılırken tüm CrossFit meraklılarının aklından bir şey geçiyordu: NERELOREROR? İşte bu konuda ahkam keseceğim.

Fit olma sporu

Önce bir zemini çizelim: Şu anda baktığınızda CrossFit bir spor adı olarak yaygınlaşmış durumda. Halat sallamalı, tekerlek devirmeli, barfiks kasık bölgesine çekilirli bi mevzu. Halbuki CrossFit patentli bir şirket adı. Bilinen antrenman metodları içinden kendi formulasyonunu “yüksek yoğunlukta sürekli değişen fonksiyonel hareketler” temelli olarak belirlemiş ve bunu tanıtan, pazarlayan, eğitim materyallerini hazırlayan ve araştırmalarını yapan, kişilere sertifika veren, isim hakkının kullanılmasını yöneten ve kullandığı formülün gelişerek değişmesi için yatırım yapan bir kurum. Başında da sürekli ters taktığı bir beyzbol şapkasıyla dolaşan orta yaşlı bir adam var: Greg Glassman. Şirketi vaktiyle eşiyle kurmuşlar, ayrıldıklarından beridir tek adamlık yapıyor.

CrossFitCEO resmi twitter hesabından profil fotoğrafı

CrossFit’in başındaki isim: Greg Glassman

 “Coach” Greg Glassman: CrossFit’in fikir sahibi, eş-kurucusu, şirket sahibi, yöneticisi. 1956 doğumlu eski bir jimnastikçi ve bugün şirketinin temelini oluşturan metodları genç bir jimnastikçiyken antrenmanına ağırlık çalışmaları eklemekten verim aldığını fark etmesiyle şekillendirmeye başlamış. Kendi alanına özel antrenman yapmak iyi olsa da “uzmanlaşmanın bedeli ne?” diye sorarak daha çeşitli alanlarda iş yapma kapasitesini (fitness) artırmak üzerine kafa yormuş. Kaliforniya Santa Cruz’da, Silikon Vadisi’ne yakın bir spor eğitmeni olarak çalışırken bu yaklaşımı kullanmış ve “garip metodlarından dolayı” başka salonlardan atıldıktan sonra zengin müşterilerinin desteğiyle 1995’te kendi salonunu kurmuş. 2000’de CrossFit şirketi oluşmuş. Başta polislere eğitim verirken zamanla yaygınlaşma talebi ve ihtiyacı oluşunca üye salonlar açılmaya başlamış.

CrossFit’in “spor” olma iddiası ise başından beri olan bir şey değil. Aslında olayın çıkışı bir antrenman metodu olarak. Bu metod, “spor”un gerektirdiği önceden belirlenmemiş zorluklara karşı doğru tepkiyi anlık olarak oluşturabilecek fiziksel kondisyona gelmek –ve sonuçta fit olmak- için gerekli temel olarak tanımladığı bileşenleri doğru oranda bir araya getirmek ve fiziksel kapasiteyi özelleşmeden, kapsamlı olarak geliştirmek için tasarlanmış. Sonrasında spor spesifik antrenman gerektiğini de inkar etmemiş. Adına da Genel Fiziksel Hazırlık (GPP-General Physical Preparedness) gibi bişi demiş. Burada başka Mark Twight tartışmaları var ama sapayazmışken dönüyorum. Hemen fit olmak için neler gerektiğini açalım, şu özelliklerimizi geliştirmek istiyoruz diyor CrossFit:

  1. Kardiyovasküler ve solunum sistemi temelli sürdürülen dayanıklılık (bir faaliyette toplamda ne kadar iş hacmine erişebildiğin)
  2. Dayanıklılık (bir işi aralıksız ne kadar sürdürebildiğin)
  3. Güç
  4. Esneklik
  5. Patlayıcı kuvvet
  6. Hız
  7. Koordinasyon
  8. Çeviklik
  9. Denge
  10. Kesin ve hassas hareket

Peki bunları geliştirmek için ne öneriyor? Fit olma gayretini bir piramit gibi düşün diyor:

CrossFit piramidi

Herşeyin başı beslenme seviyesinden giriyoruz. Bu piramit bu seneki Crossit Games kurgusunu tartışırken gerekli. CrossFit, fit, farklı görevleri yerine getirmeye hazır bir fiziksel kondisyon için temelden başlayıp özelleşme noktasına kadar belli antrenman modellerini kullanmayı öneriyor. İyi beslenen (ve dinlenen) bünye metabolik kondisyonunu artıracak şeyler yapmalı ve bir aerobik temel oluşturmalı: atletizm, kürek, aerobik aralıkta yapılan sürekli veya interval egzersizler, CrossFit antrenmanlarının “metcon” bölümü gibi. Bunun üzerine jimnastik yoluyla hiza, kontrol, vücut ağırlığıyla çalışma becerileri gelişmeli. Sonra halter veya ağır bir topu atma gibi güç ve patlayıcı kuvvet antrenmanları gelmeli. Kişinin programı bunların hepsini sürekli değişen antrenmanlarla kapsamalı. Son olarak “spor” gelmeli: salonda planladığın antrenmanın ötesinde, dışsal etkilere tepki vereceğin ve bunlara hazır olman gereken, uzmanlık ve özelleşmiş çalışma gerektiren bir şeyler. Bu konuda da sürekli yeni sporlar öğren ve dene diyor, bunu yapmak da fit olma seviyeni artıracak.

CrossFit’in başarıyla yaptığı bir şey bu türden zengin, çeşitli ve kapsamlı antrenmanı “kapsayıcı” hale getirmek: CrossFit tarafından önerilen tüm hareketler onu yapacak fiziksel kapasitesi “henüz” olmayan sporcu için “ölçeklenebiliyor”. Tipik olarak antrenmanın bir Rx(as prescribed, yazıldığı gibi) ve istenen kadar scaled (kolaylaştırılmış, ölçeklenmiş) versiyonu oluyor. Bu şekilde ölçeklendirme CrossFit antrenörlerine öğretiliyor ve antrenmanların tam halindeki hareketleri yapmak için gerekli kuvvet ve beceriyi kazanmak için izlenebilecek aşama ve ara hareketler CrossFit’in sürekli yaptığı yayınlarda açıklanıyor ve çeşitlendiriliyor. Bu bağlamda CrossFit’in sloganı “Forging Elite Fitness” (berbat bir çeviriyle: elit sporcu seviyesinde fit olmayı şekillendirme gibi bişi) hem gördüğümüz acaip yarışmacı profilleri için, hem de bu sporu yapan herhangi biri için. Elit sporcuların alanı olarak görülen halter gibi sporlar herkes için kademe kademe erişilebilir olmuş oluyor.

Bu işin antrenman tarafı. Bir de sonradan ortaya çıkan spor olma iddiası var: bu kadar çeşitli egzersize hazır olan birey, bunları bir fitness sınavında test ederken bir “rekabetçi spor” ortamında oluyor. Yarışı programlayan kişi üzerine herhangi bir programı atabilir, koşmasını isteyebilir, bir şeye tırmandırabilir, halter kaldırtabilir.. Bu Fit Olma Sporu, #thesportoffitness. CrossFit, fit olmanın başka yarışlarda yeterince kapsamlı ölçülmediğini söylüyor ve bu sporun yarışı da CrossFit Games olsun diyor.

CrossFit Games : çiftlikte toplaşmacadan olimpiyat kafasına

CrossFit Games, kendi sitesindeki açıklamaya göre bir boşluğu doldurmak için kurgulanmış bir yarışma: fitness’ı tüm boyutlarıyla sınamak. Diğer yarışların yeterince kapsamlı olmadığını belirterek kendi temelinin fonksiyonel hareketler olduğunu söylüyor ve şunu vurguluyor: amaç fitness antrenmanı yapmak değil, atletin fit olma seviyesini sınamak. Burada tekrarlanabilecek bir antrenman programı oluşturmak değil, zorlu bir sınav ortaya koyarak en iyiyi bulmak hedefleniyor.

Dave Castro 2018’de Mayhem Freedom takımıyla.. “Abla ne kullanıyorsun? Kaç haftada senin gibi olurum?” dercesine.. kaynak kendi Instagram profili

Başından beri tüm CrossFit Games yarışlarını programlayan adam: Dave Castro

Dave Castro CrossFit şirketinin en tanınan yüzlerinden, eğitim, programlama ve CrossFit Games organizasyonunda yönetici pozisyonunda (bu görevleri paylaştığı diğer insanlar o kadar görünür değil). 1977 Kaliforniya doğumlu, Meksika kökenli bir ailenin İspanyolca öğrenmeden büyütülen oğlu. 13 yıl ABD ordusunda Navy Seal (bizdeki SAT-SAS gibi deniz kuvvetlerine bağlı bir özel birlik) görev almış, Afganistan’a filan gitmiş. CrossFit’te ilk olarak 1. seviye eğitmenlik eğitimini almış, sonra stajyer olarak şirkete girmiş ve günümüzde bu sporun en bilinen yüzlerinden biri. Yarışan atletlere fiziksel olarak çok benzemediği için hakkında “Aslında en iyi spor yüzme” gibi espriler yapılıyor, kendisi de espri kaldırıyor. Yarışma kurgulama, kitlelere heyecanlı bir şeyler sunma yetenekleri önplanda. Kafa insanından çok vurdulu kırdılı şeyler seven oğlan çocuğu gibi görünüyor. Hakkında bir şeyler bağlantıda.

CrossFit Games 2007’de, Dave Castro’nun ailesinin Kaliforniya’daki çiftliğinde eş dost arasında bir “fitness festivali” olarak başlamış. Bunun için Greg Glassman’ın ağzından “Fitness’ın Woodstock’ı” olması planlandı denmiş: bu tanım da daha rahat bir ortam çağrışımıyla geliyor. 2007’de yarışmalar arası bira içiliyor imiş, tanıdıklarını çağırmışlar, kendi aralarında yarışmışlar. 2008’de ilk gelen 300 kişi katılablmiş ve hem yarış gelenekselleşmiş, hem de bir eleme ihtiyacı doğmuş- bu senenin belgeseli Netflix’te izlenebilir. 2009’da eleme yapmaları, 2010’da artık çiftlikten başka bir yerde gerekli izinleri alarak etkinlik düzenlemeye taşınmaları gerekmiş.

Tarihçe için bkz: Dave Castro röportajı ve CrossFit Games resmi sitesindeki tarihçe ve A Decade of Fitness: CrossFit Games 10. yıl belgeseli (bu da Netflix’te var).

2007’de yapılan ilk CrossFit Games yarışması. Kaynak: CrossFit Youtube kanalı

CrossFit Games’te yarışacak atletlerin seçilmesi için birçok eleme metodu denenmiş olsa da en uzun süredir geçerli olan metod şu anda aktif olarak CrossFit’i takip eden çoğu insan tarafından tanınmaktaydı: 2011’de Reebok’ın sponsor olmasıyla dünyanın her yerinden katılıma açık bir çevrimiçi sistem kuruldu. 2019’a kadar işleyen bu sistemde dünya haritası farklı bölgelere ayrılmıştı ve Open’da kendi bölgesinde dereceye giren sporcular CrossFit tarafından düzenlenen bölgesel yarışmalarda (Regionals) bir ara elemeye tabi tutularak Games’e hak kazanıyordu. Bölge sınırları arada değişti, Türkiye önce Afrika ve Ortadoğu bölgesindeydi sonra Akdeniz ülkelerini kapsayan Meridian’a alındı, ama genel işleyiş buydu. Tüm elemeler CrossFit şirketi tarafından yönetiliyordu.

“The Open”: dünya çapında herkese açık bir yarışma ayı

Open’a ayrıca değinmek lazım. Bu 14 yaşından büyük olan, CrossFit yapan ve katılma ücretini ödeyen herkesin katılabileceği bir çevrimiçi yarışma ve tek amacı Games’e atlet yollamak değil. Dünyada ve ülkende sıralamanı görebiliyorsun, takip ettiğin insanlarla aynı antrenmanda skorunu kıyaslayabiliyorsun vb. 5 hafta boyunca her hafta bir antrenman açıklanıyor ve hareket standartları ile puanlama kriterleri veriliyor. Bu antrenmanları CrossFit lisanslı bir salon ve hakeme erişiminiz varsa onun gözetiminde yaparak skorunuzu çevrimiçi sisteme girebiliyorsunuz, veya kendinizi videoya çekerek kendi saydığınız skoru giriyorsunuz. Dünya çapında hakemlerin bu videoları izleme ve tam yapılmamış hareketler görürlerse skorunuzu düzeltme yetkileri oluyor. Antrenmanlar, tam şekliyle (RX) ve ölçeklenmiş şekliyle (Scaled) yayınlanıyor. Games’e gitmeyi hedefleyenlerin doğal olarak RX antrenmanları yapmaları gerekirken amatör sporcular kolay seçeneği de yapabiliyorlar ve ayrı bir scaled sıralama da hazırlanıyor. Dünya çapında da scaled sporcular RX liste bittikten sonra başlayarak sıralamaya dahil ediliyor.

2020 Games için yapılacak olan Open Ekim 2019’da başlayacak.

Yeni Games eleme sistemi

2019 Games’e gitmek isteyenler için bu sistem biraz değişti: CrossFit artık oldukça maliyetli olan ara aşama yarışmaları kendi düzenlememeye başladı. Bunun yerine Games’te yarışmanın 4 yolu oldu:

  1. Resmi lisanslı CrossFit salonu olan her ülke için Open’da belirlenen ülkenin en fit 1 kadını ve 1 erkeği
  2. Open’da dünya çapında ilk 20’ye girenler
  3. CrossFit tarafından yetkilendirilen ancak başka kurumlar tarafından organize edilen yarışmalarda dereceye giren kadınlar, erkekler ve takımlar- 2019’da 15 prestijli yarışa bu yetki verildi, 2020’de sayılarının artacağı belirtiliyor
  4. Daha sonra açıklayacağımız kısıtlı davet kontenjanı: “wildcards”

Bu değişiklik zaten CrossFit severlere tuhaf gelmişti: çok sayıda iyi sporcusu olan ABD, İzlanda, Avustralya gibi ülkelerdeki sporcuların ülke birincisi olamayanlarının artık dünyanın farklı yerlerindeki yarışlara seyahat etmeleri ve sürekli en iyilerin kendi aralarında yarışmaları gerekiyordu. Bu şekilde ayrıca yıllık programları, yüklenme dönemleri ve sezon dışı dönemleri de artık tek bir merkezi programa dahil değildi. Daha önce örneğin Regionals’ta bazı ülkelerden hiç sporcu Games’e hak kazanamazken (Türkiye’den de Regionals’ı aşan olmamıştı) belli ülkeler kontenjanın çoğunu doldurabiliyordu. Şimdiyse daha önce Games’e giden atletlerin seviyesine yakın bile olmayan kişiler CrossFit’in popüler olmadığı ülkelerin birincisi olarak gelebilecekti. Kafalar burada karışmaya başladı.

Patron çıldırdı! ..da neden?

CrossFit şirketinin eş-kurucusu ve 2012’den beridir tüm hisselerinin sahibi olan “patron”, veya herkesin kendine hitap şekliyle “coach”(herşeyi gören ve bilen THE koç..) Greg Glassman demiştik. Kendisine zaten ana akım medya “sağlık manyağı”, “kült lideri” gibi yakıştırmalar yapıyordu. *Ben tek siz hepiniz*, *15 kişiye saldırdım*sı garip açıklamalar yapmaya dair bir geçmişi var. Kendi sponsorlarıyla ve dünyayla davalı filan.

CrossFit üye salon sayıları (mavi) ve şirketin açtığı davalar ve verdiği mücadeleler (kırmızı) hakkında infografik. Kaynak: CrossFit Battles

CrossFit bu sene Glassman direktifiyle takipçilerinin kafasını karıştıran ve yoğun tepki çeken köklü imaj değişikliklerine gitti:

  1. Konumuzu etkileyen Games’e ayrılan bütçe kısıldı,
    Elemelerde CrossFit bütçesiyle yapılan ara aşama iptal edilip yetkili bağımsız yarışlar tayin edildi,
    Sponsor etkisi azaltıldı (örneğin yarışmacılar artık istedikleri ayakkabıyı giyebiliyorlar, önceden sponsorun ayakkabıları zorunluydu),
    Geçtiğimiz 2 yıldır şirket tarafından hazırlattırılan yarışma belgeseli iptal edildi,
    Medya ekibinin hemen hemen hepsi kovuldu ve yarışın yayınlanması dış kurumlara verildi- ki geçtiğimiz sene bu ekip uluslararası medyada canlı yayınlanma gibi sağlam bağlantılar kurmayı başarmıştı.. Tıklayınız: şu podcastte eski CrossFit medya çalışanları kovulma sürecini anlatıyor ve bu karara çemkiriyor.
  2. Facebook ve aynı şirkete ait olan Instagram’ın gizlilik anlaşması değiştiğinde CrossFit bu iki mecradan da ayrılmaya ve sadece ifade özgürlüğünün daha fazla olduğu Twitter’da kalmaya karar verdi. Açıklamalarında bu mecraların kullanıcı bilgilerini paylaşması, istihbarat kurumlarıyla işbirliği yapmasının yanında “gazlı içecek şirketlerinin yanlış ve sağlıksız propagandasını engellemekte yetersiz kalarak küresel ölçekte kronik hastalığı desteklemeleri” sorununu öne çıkardılar. Bunun Games’ten 2 ay önce olduğunu ve sosyal medyada bu yılın en büyük etkinliği heyecanının CrossFit tarafından bu mecralarda paylaşılmadığını da not etmek gerek.
  3. CrossFit web sitesinin anasayfa tasarımı değişti ve mimarlar odası gibi bişi oldu. İddialı sporculara yönelik içeriklerden ziyade sağlıklı yaşamla ilgili içerik ve şirketin yaygınlaşmasını istediği kamu sağlığı davaları ön plana çıktı. Şirketin sattığı hizmetler ayrı menülere daha küçük puntolarla işlendi. Eski halinin ekran görüntüsü elimin altında yoktu, alttakileri wayback machine’den aparttım.

Aralık 2018 ve Ocak 2019’dan crossfit.com anasayfa tasarımı ekran görüntüleri

Eski site normal bir şekilde şirketin sunduğu hizmetleri, konu aldığı spora dair bilgileri, sosyal medya hesaplarını ilk bakışta görebileceğin şekilde bir araya getiriyor. Ana menüsündeki başlıklar şunlar: Başlangıç, antrenmanlar, eğitimler, sertifikalar, egzersizlerin gösterimleri/rehber, games yarışları, yayınlar, üye salonlar, temeller, alışveriş. Altta da bir adet büyük havalı görsel, günün antrenmanı, spor yapan/bir hareketi gösteren birinin fotoğrafı ve son yayınlar var.

Yeni sitenin anasayfasında ise içerik olarak başta günün antrenmanı ve evde spora dair bir görsel ile mesaj var. En üstte eğitimler ve üye salonlar için ayrı birer giriş bağlantısı var. Geniş görünümde yanlarda bunların listesi çıkıyor. Ana menü ise şunları içeriyor:

  • Temeller: CrossFit’in temelleriyle ilgili kaynaklar, hareketlerin yapılışları, makaleler
  • Evde yapılacaklar: CrossFit’in önerdiği beslenme yaklaşımına uygun yemek tarifleri ve altta bahsedeceğim evde yapılabilecek şekilde ölçeklendirilmiş antrenmanlar
  • Sağlık: CrossFit’in sağlık araştırmalarıyla ilgili makale ve haberler burada. Evde yapılacaklar ve bu bölüm kamu sağlığı hedefine odaklandıklarını gösteriyor.
  • Spor: Eski sitede sadece CrossFit Games varken burada “rekabetçi bir spor olarak CrossFit” altında CrossFit’in tanıdığı tüm yarışlara dair haberler, Games hakkında bilgiler, sporla ilgili bilgiler yer alıyor.
  • Verdiğimiz savaşlar: Asıl ilginçlik bu. Şirket olarak açtıkları ve kendilerine açılan davalar, girdikleri tartışmalar, kovaladıkları meseleler (örn. Üye salonların yasal yetkilerinin sağlanması, şekerli içeceklerin sağlığa zararlarının kamuya bildirilmesi vb.) burada. CrossFit sitesine giren bir kişinin bilmek isteyeceği 5 ana konudan birinin “şirketin nelerle derdi olduğu” olması fikri ilginç.

Yeni CrossFit resmi siteyle beraber bir de yeni set kuruldu: evde CrossFit yapan yaşlı vatandaşlar. Ana sayfada da artık iddialı atletler değil, amcalar ve teyzeler ile demode evlerine ait bir görsel çıkıyor. Önce bir salon seti açıldı, burada yaşlı bir çift süpürge sapı, kapı eşiği, kanepe, bidon gibi şeyler kullanarak CrossFit yaklaşımıyla antrenman yapıyor. Bununla ilgili “Evinde TV izlemekte olan herhangi bir sedanter bireyin bir anda CrossFit.com’a girip yazanları yapmaya kalkmayacağını biliyoruz, ama girenlerin hepsi sedanter yaşam tarzı olan ve bundan faydalanabilecek birini tanıyor” gibi açıklamaları var. Bu setten sonra bir de mutfak seti açtılar. Orada da mutfak tezgahıyla jimnastik, kedi kumuyla ağırlık çalışıyorlar. KEDİ KUMU.

Yeni CrossFit web sitesinden evde spor videoları: olimpik hareketlerden kedi kumu omuzlama ve süpürge sapı koparma

Adamın bir meselesi var: endüstri sağlıksız şeyleri mutlulukla ilişklendirerek pazarlıyor. Aynı sistemin başka paydaşları da tıbbi gelişmelerle sağlıksız yaşamın sonuçlarının nasıl bertaraf edileceği hayalini pazarlıyor. Glassman da birçok aklıselim insan gibi diyor ki: toplum sağlığı yeni bir ilaçla sağlanacak bir şey değil, bu bir yaşam biçimi meselesi. Kronik hastalıklara neden olan alışkanlıkların yerine sporu ve iyi beslenmeyi koymalıyız ve bunları tanıtmalı, endüstrinin pazarladığı kötü alışkanlıkların foyasını meydana çıkarmalıyız. Dünya Sağlık Örgütüne referans vererek diyorlar ki: obezite, tip 2 şeker, kalp hastalıkları ve kanser gibi kronik hastalık vakalarının %80’i risk faktörleri azaltılarak önlenebilir. İnsanlar yaşam tarzıyla ilişkili sebeplerden “kronik hasta”, halbuki bunu spor ve iyi beslenmeyle baskılayıp iyi yaşayabilirler ve ilaç endüstrisinin müşterisi olmaktan çıkarlar.

Buraya kadar makul. Fakat insan mesih gibi çıkıp “kronik hastalıkları tedavi ediyoruz” falan deyince hafif çıldırmış gibi bir imaj oluşuyor. Üstelik bahsettikleri spor ve iyi beslenmenin genel faydaları, CrossFit’e özel değil. Glassman’ın vizyonuysa elinde medya gücünü, kamu kurumlarında yaptıkları lobinin desteğini, yerleşmiş yanlış inanışların rahatlığını tutan gazlı içecek şirketleri gibi tehditlere karşı kendi araçlarını kullanarak sağlıklı bir topluluk kültürü oluşturmak. Diyor ki *Reklamlarda gördüğün eğlenceyse burada da eğleneceksin, bir topluluğun olacak, yeni şeyler öğreneceksin, daha iyi olacaksın, hepsi CrossFit’le olacak, içme şu zıkkımı*. (Not: CrossFit kötü beslenmeye ‘engel’ değildir. Gayet iğrenç besleniyorum..) Tamam da herkesin bayıldığı gösterişli yarışları en başarılı oldukları dönemde bi anda geri plana atınca CrossFit’e kült muamelesi yapanların yanında CrossFit severlerin de tepkisini çekmek kaçınılmaz.

Glassman diyor ki: belki 300-500 CrossFit salonu (box) Games’e yarışmacı yollamıştır, ama en az 1500’ünün bir üyenin 100lbs (45kg) vermesini sağladığını biliyoruz. Şirketin ana misyonunun pahalı yarışmalar düzenlemek olmadığını söylüyor ve bu bakış açısıyla, tam da yarışların şirketin görünürlüğünde çok pay elde ettiği –yani medya ekibinin kendi bakış açılarıyla “başarılı” olduğu aşamada kendi yarışmasını yeniden yapılandırıyor. Bu değişiklikler yapılmadan önce farklı röpörtaj ve dolaylı beyanlarda bir şeylerden rahatsız olduğu belliydi zaten: CrossFit Games’in geldiği noktada yarışma görüntüleri bu sporun ulaşılamaz olduğu, yalnızca gerçekten olağanüstü insanların yapabileceği şeyleri içerdiği izlenimini veriyordu, bu da vermek istediği mesajın tersiydi.

Bir yandan bunlar bahane olabilir elbette. Adamcağız sadece Dave Castro’nun oyuncağı olan Games’in bu kadar popüler olmasından baymış da olabilir. Sonuçta bu yarışları ve ürettiği insan-üstü görünen atletleri zaten sevmiyordu diyemiyoruz. Aynı Glassman daha önce şunu demiş zira: “Bu bedenleri izlemeyi gerçekten seviyorum. Özellikle kadınları. Bu genç kadınlara baktığınızda gördüğünüz şey kapasite. Gelip bana sarılan dişi canavarlarımın birinin yanından geçtim. Bir ‘Lara Croft’ veya ‘La Femme Nikita’ gördüğünüzde karşınızdaki kadınsı güzellikle insanın ruhunu ezen bir kapasitenin oynaşma halinden tahrik olmamak imkansızdır. Ben de bunu kaybetmedim. Bu salonlardan geçerken biliyorum ki bu canavarları ben yarattım. Ve bununla gurur duyuyorum.” (Kaynak Newsweek, bağlantıda)

Sebebi neyse ne, sonuç şu: CrossFit elindeki birçok şeyi kontrol ediyor, hatta medyada ve sosyal medyada kendisi hakkında yazılanları telif haklarını kullanarak kontrol etmeye çalışıyor. Ancak Games, Glassman’ın tabiriyle, insanları eğlendirmek için otoparka bir palyaço koymak gibi bir şeyden 1000 palyaçonun otoparkı ele geçirmesi ve arabaların artık görünmemesi gibi bir şeye dönmüştü: CrossFit bir festivalden ibaret değildi ve birkaç gün olan bu şey bütün yıl uğraşılan konuların önüne geçiyordu. Bu dünya çapında, hafif olimpiyat havasında geçecek bir tür kutlama olarak yan bir rolde kalmalı ve bunun için bazı dış kurumlara da yetki verilmeliydi. Adam taktı “fitness woodstock”a yani.

Tipik birer CrossFit resmi e-posta bülteni gönderisi: her gün o günün antrenmanı (veya ilk örnekteki gibi dinlenme günüyse bir tablo, deneme vb. alakasız ama hoş içerik) ve çeşitli haberler/makeleler oluyor. Genellikle “sağlık yalanları” gibi konularda haber yapıyorlar

CrossFit, 15.000’den fazla harç ödeyen üye salonu bulunan bir şirket (Burger King 18.000 civarında) ve Greg Glassman tek başına tüm hisselere sahip. Ana hedefi şirketi en az riskle da büyütmek olan bir kurumsal ortağı olsaydı veya hissedarlara hesap verseydi böyle bir karar alamazdı muhtemelen. Patron olunca yapılacak ufak şımarıklıklara yaz bunu: kar eden bir şeyi geri plana atıp şirketini kült kilisesi gibi gösteren, ana akım medyanın hedef tahtası yapan kendi önemsediğin davalara odaklanmak.

Bu doğrultuda CrossFit’in bir uğraşı da “sistemle savaşmak” oldu (ben tek siz hepiniz demiş miydim?). Örneğin, ABD’de bazı eyaletlerde resmen diyetisyen ünvanı olmayan kişilerin beslenme “tavsiyesi” vermesi yasak. Yetkisi olmadığı halde müşterilerine beslenme önerileri veren bir CrossFit hocasına dava açıldığında CrossFit şirketi buna “insanların hayatlarını kurtarabilecek bilgilere ulaşmaları bir kurumun tekelinde olmamalı” diye hukuki destek veriyor. Aynı şekilde farklı kurumların(özellikle spor federasyonunun ve sağlık bakanlığının) yayınladığı araştırma, beyan, önerilerin doğruluğunu araştırma, yalanlama, karşı yayın hazırlama gibi bir misyon da üstlenmiş oldular. Tıp doktorları için CrossFit sertifikaları vermeye başladılar ve kendi araştırma ekipleri var filan. Bir bilim insanının değil, sürekli beyzbol şapkası takan bir eski jimnastikçinin başının altından çıkıyor bunlar bi de. Haliyle medyadan “takıntılı manyağın biri, bi’şeyden anladığından değil, çok da şeyapmayın” haberleri geliyor.

2017 CrossFit Games belgeseli (Şampiyonların karakteriyle bağlantılı olarak topluluk üzerinde dominasyon kurma temalı, Netflix’te izlenebilir) posteri ve 2019’da sporcuların geldiğiklerinde çekilen tematik fotoğraflardan Patrick Vellner’ınki

2018’in varış fotoğraflarını bulamadım ama orada sporculara “güçlü görün” vb. dendiğini sporcuların Instagram hikayelerinden hatırlıyorum- Dottir’ler “işte sert yüzüm eheheh” diye paylaşmışlardı. Bu senekiler şirinlik muskası. Sporcular alana geldiklerinde yarışma boyunca giyecekleri kıyafetlerin olduğu bir hoşgeldin seti dağıtılıyor ve profil fotoğrafları çekiliyor, kıyafetler için de sponsor her sene tematik renkler seçiyor. Geçen sene yarışmanın yapıldığı Madison’daki gölün mavisi ve taş-kamufulaj beyazı vardı, bu senenin rengi yeşil ve slogan “community for all”: herkes için topluluk. Böyle de kucaklayıcı, ponçik bir games sezonu.

Bu arada CrossFit ana sponsoru olan Reebok ile telif haklarından gelen tüm payı alamadığı ve pazarlama sözlerinin yerine getirilmediği iddiasıyla davalı. Bu anlaşma 2020’de bittikten sonra da Games’e yeni bir “ana sponsor” gelmemesine karar vermişler, ayrıca sporcuların kendi sponsorları falan var zaten diyorlarmış..

Ara not: wildcard wildcard dedikleri ne ya?

2019 sezonunda değişen eleme sistemine bir unsur daha eklendi: şirket, elemeleri geçmeyen azami 5 kişiyi farklı sebeplerden davet edebiliriz dedi. Bunun adı da wildcard oldu ve bu sene iki kişi bu daveti kullandı.

Hunter McIntyre, 6 kere engelli koşuda dünya şampiyonu olmuş bir sporcu. Kendi alanına göre fazla iri olan fiziği dikkat çekiyor: #bicepswinraces hashtagini kullanıyor ve kuvvet odaklı antrenmanlar yapıyor. 2012’den beridir Open’a katılıyor, yani CrossFit de yapıyor, ancak hiçbir zaman Games’e gidebilecek seviyede bir skor elde etmemiş. Bu sene böyle bir davet imkanı oluşunca #gethuntertothegames hashtagiyle bir sosyal medya tartışması ve imza kampanyası başlattı ve sonunda davet edildi.

Hunter McIntyre’ın kendi instagramından (bağlantıda) antrenmanlarında CrossFit’e ağırlık verdikten sonra yaşadığı değişimler

McIntyre’ın davet edilmesi CrossFit severler arasında çokça tartışıldı ve tepki çekti. Oldukça rekabetçi elemeleri olan bir yarışa bir kişinin medya gücüyle katılması yanlış dendi, sporcu olarak profilinin bu yarışa uygun olmadığı söylendi. CrossFit’in bu daveti duyurduğu sayfada Brent Fikowski ile atışmalarını içeren bir video da var.

Ben kendi adıma (fasulyeden konuşuyorum) bu medyatik açılımdan rahatsız olmadım. Özellikle birçok fiziksel niteliğin test edildiği engelli parkurda koşu alanında başarılı bir atletin CrossFit atletleriyle karşılaşması fikri iyi bir şov gibi geldi. McIntyre’ın antrenman programını değiştirmesini, tartışmaları, yorumları izlemek de gayet eğlenceliydi. Orada olmak için müthiş çaba sarf eden başka atletlere haksızlık gibi görünüyor, ancak davet edilen kişi de kendini başka bir alanda ispatladığı için kabul edilebilir gibi de.

Ben Smith “Madison’da görüşürüz. Dave’i etiketlemeyi bırakır mısınız artık?” diyerek müjdeli haberi verdi.

Wild card kavramı yoğun olarak eleştirilirken Games’in başlamasına ramak kala yeni bir aday çıktı: Ben Smith. 10 yıl üst üste Games’te yarışan, birçok kez kürsüye çıkan ve 2015’te şampiyon olan Ben Smith, kendini defalarca ispatlamış ve diğer atletlerin de saygısını kazanmış bir isim. Ocak ayında dizinden ameliyat olduğu için iyileşme döneminde girdiği Sanctionals elemelerinde onunculuğa kadar gelebilmiş ancak Games’te yarışma hakkını kazanamamıştı. Games başlamadan birkaç gün önce paylaştığı bir antrenman videosunda “aslında bir wild card olsa artık yarışmaya hazır gibiyim” yazması üzerine bu sefer CrossFit seyircilerinin ve hatta yarışacağı rakiplerinin yoğun talebi üzerine 29 Temmuz kadar geç bir tarihte ona da bir davet yapıldı. 1 Ağustos’ta yarışmak üzere sahadaydı.

2019’da “Yeni stil” CrossFit Games: Neler oldu?

2019’da yeni eleme şeklinin ürünü olarak ilk defa ülke birincilerinin katılımıyla hafif olimpiyat havasında planlandı. 114 ülkeden 448 sporcu katıldı, katılımcılara gelirken bayrak getirmeleri söylendi. Çoğu ülke birincisi ilk gün elense de 4 günlük yarışların ülke sporcularının bayraklarıyla yürüdükleri bir törenle başlaması ve sahanın katılımcı ülke bayraklarıyla çevrelenmesi güzel görüntüler verdi.

Yapılacak yarışlar hiçbir sene önceden duyurulmasa da en azından yarıştan önceki akşam bildirilirdi. Bu sene atletler tüm yarışları sahaya geldikten sonra birer birer öğrendiler. Seyircinin yarışma programı ve kapsanan testlere dair yaşadığı şaşkınlık ve tepkiler biraz da bu son anda öğrenme nedeniyle pekişti.

Tüm yarışlar şu adresten izlenebilmekte: https://www.roguefitness.com/iron-game#/

1-4 Ağustos arasında gerçekleşen yarışmalarda 6 kere eleme yapıldı. Bireysel kategoride 148 erkek ve 134 kadın olarak başlayan yarışmacı sayısı (diğer kategoriler: yaş grupları ve takımlar) ilk elemede 75’e, sonra sırayla 50(ilk gün sonu), 40, 30, 20 ve 10’a indirildi. Bu, tamamen yeni olmamakla beraber (2009 ve 2012’de de ara elemeler olmuş), bu seneki gerçekleşme şekli ve sertliği nedeniyle tartışmaların odağı oldu.

Türkiye’yi temsil etmek üzere CrossFit Open kadınlar birincisi Neyran Güneli ve erkekler birincisi Ateş Boran katıldı ve baştaki bayrak geçidinde Türk Bayrağını taşıdılar. Daha önceki sistemde Neyran Güneli takımlar kategorisinde, Ateş Boran bireysel olarak “Regionals” adlı elemelerde yarışmışlardı ve ikisi de “Open”da yıllardır istikrarla ülkenin en iyi skorlarını yapıyorlar. Yarışma öncesi Neyran Güneli’nin çok kısıtlı destek aldığını görmek üzücüydü: özellikle o sahada olan sporcuların çoğunun erişebildiği imkanlar düşünülünce.

Mat Fraser madalyasını tutarken “Games böyle kazanılıyor” dercesine bar hareketlerinde açılan elini gösteriyor

2019’un önde gelen beklentisi Mat Fraser’ın 4. kez şampiyon olması ve daha önce 4 kere şampiyon olan tek kişi olan Rich Froning ile durumu eşitlemesiydi. Bu rekabet, Rich Froning Fraser’ın acemi senesinden sonra bireyselde yarışmayı bıraktığı halde, CrossFit izleyicileri için yıldız konu halinde. Bu gerçekleşti, ancak Rich Froning hala en fazla “event”i kazanan kişi ünvanına sahip. Seyirci, bir gün Froning ile Fraser’ın aynı Games’te yarıştığını görmek istiyor ama Froning kendini evlat edindiği çocukları ve ailesine verdi ve artık sadece takım kategorisinde yarışıyor.

  • Bu sene en rekabetçi ve heyecanlı geçen yarış bireysel erkeklerde Noah Ohlsen ve Mat Fraser arasında oldu. Ohlsen ikinci oldu, ancak yarışın 2. ve 3. günlerinde liderliği elinde tuttu. Üstelik iyi bir derece yapması beklenen bir yarışmacı olsa da Fraser gibi bir efsane ile bu kadar ciddi bir rekabete girebilmesi (kimsenin!) beklenmiyordu. Kendisi Games’te 6. kez yarışıyor ve ara yarışlardan (event) herhangi birini 1. bitirdiği ilk Games buyken bir de Fraser’ın en az farkla kazandığı senenin ikincisi olması iddialı oldu. Dış görünüş itibariyle diğer CrossFit-süperatletleri kadar karizmatik değil, ama kendisini daha sık göreceğiz ve konuşacağız mutlaka. Games sonrası Wodapalooza (sanctional) yarışının duyuru videolarını çeken yıldız ekipte yer aldı şimdiden. Yıldız olmasına alışacağız, hem köpeğinin ayrı İnstagram’ı ve e posta adresi var filan.
  • Tia-Clair Toomey daha önce 2 kere şampiyon olan 3 kadından biriydi (Diğerleri Davidsdottir ve Thorisdottir). Bu sene 3. şampiyonlukla bu ünvanın öncüsü olması bekleniyordu, bu da gerçekleşti. Yarışın ortalarında Kristen Holte ile biraz çekişmeli bir konuma gelse de son durumda açık arayla kazandı, Holte ikinci oldu.
    Toomey aynı zamanda olimpiyatlarda halter dalında Avusturalya’yı temsil ediyor ve aynı yıl hem olimpiyatlarda hem CrossFit Games’te yarışan ilk sporcu ünvanını da taşıyor.
  • Takımlarda Rich Froning’in takımı Mayhem Freedom Games öncesinde ara ara düşük performans gösterse de kazanmaları bekleniyordu, bu da gerçekleşti. Hatta bir yığın rekor kırdılar: en fazla event kazanan takım, en yüksek farkla birincilik vb.

Cinsel devrim olmadan CrossFit olmaz! CrossFit Krypton takım kutlaması

Eski bir hemşire olan CrossFit Krypton takım üyesi Jessica Griffith yarış arasında annesiyle

  • En çok CrossFit Krypton eğlendi. Eski şampiyonlar filan olan yıldız takım, Mayhem’in birinciliği zaten cepteyken onların da ikinciliği cepteydi. Geldiler ve hep beraber kaldıkları Airbnb’den storyler attılar, sevgi yumağı halinde dolaştılar, millet cutlara(sporcu sayısının elemelerle azaltılmasına) söylenirken kafaları rahat yarıştılar. Gooo Krypton.
  • Kadınlarda kürsüde bir de Dottir (İzlandaca soyadlarının sonuna gelen “kızı” gibi bir ek, İzlandalı kadın atletler arasında yaygın bir isim) olması bekleniyordu, olmadı. Hatta finale sadece Katrin Davidsdottir kaldı. Şöyle diyelim: Daha önce 2 kere şampiyon olan iki kadın da birer Dottir ve 2013’ten beridir ilk defa kürsüde bir “Dottir” yoktu.

5. Yarışta kameranın geniş açıya geçmesiyle gördüğümüz dramatik manzara: tüm rakipleri 15 turu tamamlayıp karşıya geçmiş ve liderler 19. turdayken daha 15. turu bitirmemiş olan Brent Fikowski’nin yalnızlığı?

  • Erkeklerde Brent Fikowski güçlü bir kürsü adayı olarak görülüyordu, ara elemelerin yapısından dolayı finale bile kalamadı. Başka güçlü ve geçtiğimiz yıllarda ilk 5te yer alan sporculardan Patrick Vellner olsun Ben Smith olsun (hadi o yeni ameliyat olmuştu) hep elendiler hep! Ameliyat demişken, diz ameliyatından dolayı Josh Bridges yarışmadı ama ortalıkta dolaşıp spikerlere eşlik etti. Hoştu.
  • Wildcardlardan Hunter McIntyre ilk gün, Ben Smith ikinci gün elendi.
    Ben Smith zaten iyileşme döneminden yeni çıkıyordu ve son anda davet edilmişti, yarışmaya hazır olması yeterince etkileyiciydi.
    Hunter McIntyre’ın başta, maksimal kuvvet gibi zayıf olması beklenen testler henüz yapılmamışken elenmesi biraz tuhaf oldu: o elendikten sonraki yarışlarda çok fazla koşu, hatta doğrudan kendi alanı olan engelli koşu sayılabilecek belli noktalardan dönülmesi gereken bir parkur olması “bu sene hem adamı havadan davet ettiler, hem de programı ona göre yazmışlar” gibi eleştiriler aldı. Kendisini bunlarda CrossFit atletlerine karşı yarışırken göremedik. Yine de katılımcıları yarıya indirmek üzere yapılan ilk eleme uçlara gitmeden tipik CrossFit antrenmanı becerilerini ölçen bir yapıdaydı: bacak kullanmadan halata tırmanma ve çok tekrarlı koparma içeriyordu. Birçok ülke birincisinin başarısız olduğu bu elemeyi geçip 2. elemede elenmesi de orada olmasının tamamen yersiz olmadığını gösterdi. Türk yarışmacılarımızla aynı aşamada elendiler.

2019 bireysel yarışma programı

1 Ağustos 2019 Perşembe

Perşembe gününün iki elemesi de tipik birer CrossFit programı olmakla beraber “antrenmanlarda” olabilecek tarzda, maksimum ağırlıklar veya peg-board gibi daha önceki yıllarda atletlerin çok zorlandıkları bir şey içermeyen antrenmanlardı. Bir yandan ilkinde bacak kullanmadan halata tırmanma, ikincisinde amuda kalkıp yürüme elit atlet seviyesinde olanları seçip diğerlerini elemek için eklenmiş gibi duran üst düzey beceri çalışmalarıydı.

Neyran Güneli ilk yarışta halata tırmanırken. Video hali Crossfit Skylight Instagram hesabında

Yarış 1, 148 erkek ve 134 kadından 75’ere eleme

Zamana karşı 4 tur:

400m koşu

3 kere bacak kullanmadan halata tırmanma (birçok ülke birincisi için bu eleyici oldu)

7 tekrar koparma (erkekler 84 kadınlar 59kg-bu yarışı ve Games’i kazanan Tia-Clair Toomey’in atlet profilinde beyan ettiği maksimum koparma derecesi 87kg, olimpiyatlarda kaldırdığı 82kg. Camille LeBlanc-Bazinet için 86kg. Bu ikisi minyon, Annie Thorisdottir için 92kg. Bir Games atleti için maksimalin %70’i civarı olması beklenen bir ağırlık denebilir.)

Yarış 2: 50 kişiye eleme

800m kürek (ergometrede)

66 tekrar omuzdan baş üstüne çift kettlebell kaldırış (erkeklerde 16kg kadınlarda 12kg)

40m amuda kalkıp yürüme

2 Ağustos 2019 Cuma

Perşembe kısa mesafe, Cuma da uzun koştular. Millet bıktı bıktı.. Neyse geçen sene 42k kürek maratonu, koşu bandında 3 mil koşu gibi izlemesi de saçma ve garip yarışlar vardı. Onlara kıyasla izlenebilir şekillerde koşturdular bari..

Yarış 3: Ruck (Çanta)

Ağırlık yüklenmiş bir çantayla 1500 metrelik bir parkurda 4 tur koşu. Kadın ve erkekler için çanta ağırlığı aynı: 9kg ile başlayıp diğer turlarda 13.5, 18, 22.5kg oluyor.

Bu yarışta son turun sonlarında Mat Fraser’ın çantasından bir ağırlık düştü ve 1dk süre cezası alarak sıralamada geriledi. Yarış esnasında ağırlığın düştüğü yöne dönüp bakarken görülen Fraser, durup bunu almamasını “başka bir şey gördüğünü düşünmesiyle” açıkladı.

Yarış 4: Sprint Couplet

52 metre kızak itme

Bar muscle up (erkeklerde 17 kadınlarda 15 tekrar)

52 metre kızak itme

Bu sefer daha kısa ama yine dayanıklılığa yönelik bir antrenman.  Brent Fikowski ilk turda gidenlerden sonraki turda kızakların artık ısındığı, zeminin bozulduğu ve takılmaya başladığı gibi şeyler konuşulduğunu ancak bunu artık tartışmanın anlamsız olduğunu söylüyor.

Yarış 5: Mary (Klasik “girl wod” denilen antrenmanlardan biri)

20 dakika boyunca yapılabilecek maksimum tekrar için:

5 tekrar amuda kalkarak şınav (HSPU)

10 tekar tek bacak üstüne çömelme (pistol squat)

15 barfiks

Bu 667 tekrar yapan Noah Ohlsen’in Games’te kazandığı ilk yarış oldu ve sıralamada liderliği elde etmesini sağladı! Games’te birinciliği elinde tutan kişiye kırmızı bir şort ve üzerinde leader yazan beyaz bir t-shirt veriliyor. Fraser’ın forması haline gelen bu kombini bir başkasının giymeye başlaması büyük heyecan yarattı.

İsimlerinin alfabetik sıralaması nedeniyle Fraser ve Ohlsen burada ve birçok yarışta yan yana yer aldı, bu da görsel olarak ayrıca ilginçti.

3 Ağustos 2019 Cumartesi

Güne spikerlerin “Mutlu bir Mat Fraser bile yeterince korkutucu, liderliği kaybettiği için öfkeli bir Mat Fraser görmeye hazır olun!” gibi ünlemleriyle başlandı. Ve inanır mısınız, yine koşu vardı..

Yarış 6: Sprint: 10 finaliste eleme!

3 turluk bir koşu parkuru yarışı. Parkurda etrafından dolaşılması gereken engeller vardı. İlk turun ilk 10’u ikinci tura, ikinci turun ilk 5’i de üçüncü tura geçti.

Yine bir koşu elemesiyle, üstelik daha haftasonuna girerken, finale kadar yarışabilecek 10 kişinin seçilmesi çok eleştiri topladı. Hem henüz bazı yetenekler test edilmemişti, hem bunu yapmak için daha erkendi, hem de belki de 10 finalist zaten çok azdı ve 20’den sonra eleme olmamalıydı..

Yarış 7: Split Triplet

Split hareketler bacakların lunge benzeri bir pozisyona açıldığı şekilde uygulanıyor.

Zamana karşı 5 tur:

Peg board tırmanışı

100 double under (İpin bir zıplayışta bacak altından 2 kere geçtiği ip atlama şekli)

10 tekrar tek kolla split dumbell koparma

10 tekrar tek kolle split dumbell silkme

Dumbeller erkekler için 36kg, kadınlar için 25kg

Yarış 8: Clean (Omuzlama)

Omuzlama hareketinde en fazla ağırlığı kaldıranın kazandığı bir yarıştı.

Açılış kilosu erkeklerde 143kg, kadınlarda 98kg idi.

Kadınlardan 3’ü açılış kilosunu kaldıramadı. Erkeklerde Will Moorad arka bacağını incittiği için hiçbir kaldırışı yapmadı, onlar da açılış kilosundan sonra döküldüler.

Aynı ağırlığı denerken başarısız olan sporcular berabere kalanlar için olan ağırlığı 5 tekrar kaldırarak hızlarına göre sıralandılar. Bu ağırlık kadınlar için 88kg, erkekler için 134kg idi.

4 Ağustos 2019 Pazar

Noah Ohlsen’in bugüne de lider girmesi işleri iyice heyecanlı hale getirdi. Kadınlardaysa Cumartesi özellikle sprintten sonra Holte-Toomey arası puan farkı azalmışken gün sonuna kadar bu fark yine açıldı ve Toomey’nin kazanmasına kesin gözüyle bakılır oldu.

Final gününün yarışları CrossFit seyircisinin alışık olduğu tarzdaydı: aynı anda birden fazla beceriyi ve kuvvet ile kondisyonu beraber test eden programlar, ve bir “beklenmedik olana hazır olun” düsturuna uygun salon dışı yarış. Ancak daha Cumartesi sabahı finalistler sadece 10 kişiye düşürüldüğü için insanlar bu alanda performansını görmek istedikleri sporcuları göremediler.

Yarış 9: Swim Paddle

Yarışın yapıldığı Madison’da bulunan Monona Gölü içinde bir iskeleye kadar 1000m yüzme, sonrasında oradan bir paddleboard alarak 1000m de onunla gitme.

Bu yarıştan sonra takımlarda Krypton ile yarışan Camille LeBlanc-Bazinet mayosunun içini paylaştı da, iyyy yani. Göl suyu böyle pis pis:/

Yarış 10 ve 11: Ringer 1 ve 2

Bu iki yarış art arda yapıldı ve baya baya CrossFit idi. 2. Yarış, 1.nin başlangıcından 7 dakika sonra başlıyordu. Erken bitiren soluklanır.

Jimnastik halkalarında 1. Yarış:

30 kalori bisiklet (air bike denen gıcık alet)

30 tekrar toes to rings (ayakları elle tutulan ring hizasına çıkarma)

20 kalori bisiklet

20 toes to rings

10 kalori bisiklet

10 toes to rings

Jimnastik halkalarında 2. Yarış:

15 burpee’den(göğsün yere değmesinden kollar yukarıda zıplamaya uzanan geniş hareket aralığında bir hareket) halkaya dokunmak üzere zıplama- burada Fraser gibi kısa boylu sporcuların dezavantajı vardı.

15 overhead squat (ağırlığı kollarla başın üstünde tutarak çömelme hareketi, erkekler için 61kg kadınlar için 43kg)

10 burpee’den halkaya dokunarak zıplama

10 overhead squat

5 burpeeden halkaya dokunarak zıplama

5 overhead squat

Bu aşamada Fraser ile Ohlsen arasındaki puan farkı Fraser’ın liderliği geri kazanması için Ohlsen’i en az arada iki kişi kalacak şekilde yenmesini gerektiriyordu. Fraser 2. Jimnastik halkası yarışını kazandı. Ohlsen 5. oldu ve Fraser pek sevgili lider formasını geri kazandı!

Kadınlarda iki yarışı da daha önce 2 kere Games şampiyonu olan Katrin Tanja Davidsdottir kazandı. Bu arada spiker Games boyunca “şunun Davidsdottirin zayıf noktası olduğu biliniyor, bu konuda kendisi kötüdür bilirsiniz” deyip durdu. Dediğine göre snatch de yapamıyormuş muscle up da. Nasıl iki kere şampiyon oldu bu kadın acaba?

Yarış 12: The Standard

30 tekrar silkme (Klasik girl WODlardan Grace)

30 jimnastik halkasında muscle up

30 tekrar koparma (Klasik girl WODlardan Isabel)

Erkekler için 61kg, kadınlar için 43kg ağırlıkla.

Camiadan Glassman’a eleştiriler: kırdın, kırdın!

Bu sene uygulamaya geçen ve finale sadece 10 yarışmacı bırakan eleme sistemi, ve bununla beraber programın yapısı, hem elenen hem de kazanan sporculardan ve izleyicilerden eleştiri topladı. Ana konuları şöyle toplayabiliriz:

  1. Eleme yönteminin değişmesiyle dünya çapında en iyiler değil, her ülkenin en iyisi geldi. Bu başta hoş bir görüntü olsa da bu sporcuların yarısı Perşembe sabahı ilk elemede elenmek üzere program yapıldı. Birçoğunun Games düzeyinde rekabet etmeye hazır olmadığı ortada olsa da dünyanın bir ucundan seyahat etmelerini, katılım ücretini ödemelerini gereken bu yarışa çağrılıp en azından birkaç kere yarışma şansı verilmemesi, özellikle tüm sporcuların maddi durumunun çok iyi olmadığı, bazılarının iyi sponsor destekleri olmadığı veya sponsor desteği olanların da görünürlüğe ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde, sorunlu bulundu.
    Greg Glassman ilk elemede elenen ülke birincilerine ufak hediyeler dağıttı. Biraz sempatik gibi ama biraz da komik.
  2. Yarışma boyunca yarışmacı sayısını azaltmak için yapılan elemeler (cut) fazla erken ve fazla “derin” bulundu. Yalnızca 10 sporcunun finalde yarışmasının iyi bir temsil grubu oluşturmadığı söylendi.
    Bir yandan da sosyal medyada bu yorumları yapanlara “Sevdiğim sporcuyu yarışırken göremedim. Böö” şımarıklığı yaptıklarını yazanlar oldu.
  3. Programın başta dayanıklılık ve koşuya ağırlık vermesinin ve henüz hiç maksimal kuvvet test edilmemişken tüm final elemesinin tamamlanmış olmasının keyfi bir finalist listesi oluşturduğu söylendi.
    Bu tür bir eleme yapısında aynı yarışları içerse bile programın sıralamasının değişmesi finalist listesini %80’e kadar değiştirebilirdi. Önce en ağır omuzlamayı yapan seçilseydi finalde olan kadınlardan belki sadece sona kadar yarışan Barnhart ve Toomey kalırdı, diğerleri onların son birkaç denemelerine giremediler bile. İhtimaller diğer yarışlar için çeşitlendirilebilir.

Omuzlamada açılış kilosunu kaldıramayan ve düşürülen ağırlıkta kötü formu dikkat çeken Haley Adams “Dünyanın En Fit 6. Kadını” seçilirken Annie Thorisdottir, Brooke Wells, Samantha Briggs, Laura Horvath gibi iddialı isimler elenerek finalde yarışma şansını bile elde edemedi. Haley Adams henüz 18 yaşında ve kendi kariyeri için oldukça iyi bir performans göstererek yılın en iyi acemisi ödülünü de aldı, ancak yarışan kadınlar arasında en iyi 6. olduğu tartışılabilir.

Bunlar tartışılırken ve Cumartesi günü finalist listesi henüz kuvvet için iyi bir test yapılmadan kesinleştikten sonra CrossFit Games resmi Twitter hesabından atılan tweet “Dalga mı geçiyorsunuz?” dedirtti: Sahada (koşu vb.) en iyiyi bulduğumuza göre şimdi kuvveti sınayacağız!

Yarışmacılardan görüşler

Kadınlarda birinci olan Tia-Clair Toomey sadece kazanmak değil, en iyilerle yarışmak ve kazanmanın ötesinde en iyi performansını sergilemek istemesiyle tanınan bir atlet. Önceki senelerde kadın ve erkeklerin beraber çıktıkları ancak ayrı puanlandığı bir koşuda tüm kadınlarla arayı açmışken rakibi bile olmayan bir erkeği son anda geçmesi sıralamada yükselmek için değil, hep daha iyisini yapmak için yarıştığını gösteren bir hareket olarak yorumlanmıştı. Bu sene de bazı yarışlarda güçlü rakipleriyle yarışmasına bile gerek bırakmayan eleme sistemiyle ilgili yaptığı üstü kapalı eleştirilerle takdir topladı. Bir elemeyi kazandığında yapılan bir röportajda “Sadece iyi bir rekabet ortamı istiyorum” demesi güçlü rakiplerinin asıl güçlü oldukları alanlarda kendilerini gösterme şansı bulamadan elenemelerine dair suçlayıcı olmayan, zarif bir eleştiri olarak yorumlandı ve kendi konumundan söylemesi gerekeni iyi ifade ettiği tartışıldı. Başka bir röportajda (bağlantıda) finale yalnızca 10 yarışmacının kaldığı elemeler hakkında fikri sorulduğunda “Elenen kadınlar benim arkadaşlarım ve burada olmayı hak ettiklerini düşünüyorum. Umarım buradan başları dik ayrılabileceklerini biliyorlardır. Finale kalan diğer kadınlarla yarışmaktan da gurur duyuyorum, onlar da istisnai birer sporcu.” dedi.

Patrick Vellner elendikten sonra yapılan bir röportajda daha sert konuştu: henüz CrossFit yapmamışız gibi hissediyorum, 3 kere koştuk işte! Brent Fikowski ise iyi gittiğini düşünüyorken elenmesine şaşırdığını yazdı. Annie Thorisdottir önce elemeleri fazla erken yaptıklarını söyledi, sonra ifadesini yumuşatarak “Kendimi bu duruma sokmamalıydım. Bir dahaki sefere daha hazır olacağım.” uslubuna döndü. Bu liste uzar gider..

Patronun çıldırmasıyla bunların ne alakası var allasen?

“Duygu” diyorsunuzdur, “neden böyle uzattın?” Yok CrossFit neydi, yok Glassman kafayı mı yedi filan?

Bu seneki tepki çeken tuhaf yarış programlaması konusunda Dave Castro’nun elinin kolunun biraz bağlı olduğu konuşuluyor. Kendisi yarışmacıların Games’in vaat ettiği gibi çoklu fiziksel kapasiteleri kapsamlı olarak test edilmeden elendiklerine dair gelen eleştirilere “Burada herşeye hazır olan sporcuyu bulmaya çalışıyoruz. Bir dahaki sefere daha iyi olsunlar, zayıf noktaları da olmasın. Peh!” gibi geçiştirici cevaplar veriyor.  “En iyiler (Fraser ve Toomey) hala en iyi. Zayıf noktası olmayanlar hala kazanıyor.” da dedi. 20 atletten 10 atlete sprint koşu ile eleme yapılmasından memnun olduğunu, birçok kişininse memnun olmadığını bildiğini yazdı. Hatta bu kadar savunmacı olması ayrıca eleştiri alıyor. Fakat içten içe biliyoruz ki Castro vurduyu kırdıyı atraksiyonu seven bir karakter J ve daha erken elemelere kondisyonun ötesinde uç beceri ve kuvvetin sınandığı şeyler koymak onun tarzı olurdu.

CrossFit’i anlatırken bir piramit var demiştik hani. Fit olma gayreti iyi beslenme ile başlayıp kondisyon, vücut ağırlığıyla olan beceri, patlayıcı kuvvet ve spor diye devam eden bir diagram çizmiştik. Bu yapı, fiziksel kapasitenin temellerini ve iyi temeller üzerine inşa edilecek özel becerileri tanımlıyor, antrenman programları için de neyin önceliklendirileceği ve ağırlıklandırılacağına dair fikir veriyordu. Bu seneki yapı da adeta bu sıralamayı izledi:

  • Başta çok uç bir ağırlık veya teknik içermeyen bir CrossFit antrenmanıyla o sahada rekabet edemeyecek ana grubu elediler. Bu sene ülke birincileri geldiği için CrossFit’in popüler olmadığı ülkelerden yarışmacı düzeyinden beklenen bazı becerilere sahip olmayan yarışmacılar da olması bekleniyordu ve herkesin yarışmaya devam etmesi hem maliyetli, hem izlemesi zor olurdu.
  • Sonraki yarışlar ağırlıklı olarak farklı mesafelerde ve yüklü/yüksüz olarak koşuyu, dolayısıyla metabolik kondisyonu ölçtü.
  • Sonrasında Mary gibi tipik bir jimnastik antrenmanı geldi. Koşuların ardından pistol, barfiks, muscle up gibi hareketlerde hem vücut ağırlığıyla çok tekrar, hem de yüksek mobilite-kesinlik-koordinasyon gerektiren beceriler ölçüldü.
  • Bunlardan sonra en ağır omuzlama ile patlayıcı kuvvet ölçüldü.
  • Finalde tipik CrossFit antrenmanlarının yanında (tüm bu becerilerin bir arada aynı yarışta yer alması) bir “spor” yer aldı: paddle board ve yüzmenin bir arada yel aldığı, yarışma kasabası olan Madison’daki gölde yapılan bir yarış. Bu salon ortamında değil, kontrol edilemeyen faktörleri içerecek şekilde doğada olması ve bir salon ekipmanı değil, yarışmacıların birçoğunun normalde yapmadığı bir sporu içermesiyle bu yaklaşımı belirgin şekilde gösterdi.

Yalnız bi sıkıntımız var: Games bu işin antrenmanı değil, spor olan ucu. (Bunu bağlantıdaki ve yukarıdaki ekran görüntülerindeki Reddit tartışmasında biri yazmıştı, hoşuma gitti) Games’te antrenman prensiplerini değil, yarışmaya hazır atletlerin uç performanslarını görmeyi bekliyoruz. Ayrıca bu piramit üzerinden yarış tasarlanıyorsa oldu olacak sağlıklı yemek yapma yarışı da olsaydı. Yine Reddit ve benzeri mecralarda “yemiş ve çekirdekler yarışını bekliyorum” türü espriler dönüyor (Bu CrossFit’in 100 sözcükten oluşan fitness özetine bir referans).

Hasılı, bu program Glassman’ın şirket imajında gerçekleştirmeye çalıştığı revizyonun bir ürünü olabilir: CrossFit’in temellerini yeniden önplana koymak, program ile bu piramit yapısını hatırlatmak, Games’i daha şenlik havasına sokmak için ülke temsilcileri çağırmak ama bir yandan buna fazla bütçe ayırmak istemedikleri için yarışmacıları erkenden eleyerek maliyeti azaltmak gibi şeyler. Yarışta görülenin de büyük oranda kondisyon ve dayanıklılık içermesi, kardiovaskuler kapasiteye verilen önemi gösteriyor olabilir. Ayrıca maksimal ağırlıklar altında (bu sene dahil) birçok sene verilen kötü form görüntüleri (bir sporcu kapasitesinin en üst sınırını zorlarken doğal olarak oluşabilse de) “Crossfit tehlikelidir” imajını pekiştiriyordu, bu sene bu azaltıldı. Yarışma düzeyinde yapılanlarla sağlıklı olmak için günlük hayatında CrossFit yapanların yaptıkları aynıymış gibi haber yapıldığı için şirket bundan zarar görüyordu. Futbolcular sakatlanınca “Mahallede top oynamak tehlikelidir!!11!1!!” diye haber yapılmıyor halbuki..

Son olarak iyi haber: Bu elemelerin 2020’de daha geç yapılacağı ve öncesinde mutlaka “CrossFit” denince akla gelen türden yarışlar olacağı Armen Hammer’a söylenmiş. Bu arada fonksiyonel fitness için bir federasyon var, o da CrossFit markasından ayrı bir yarışma planlıyormuş ve 2028’de olimpiyatlarda temsil edilen bir spor haline gelmek için gerekli adımları atıyormuş.

Tschüss

CrossFit izleyicilerinin aklındaki “Nereloreror?” sorusunu “Neler dönmüş Serhat ya!” ünlemiyle değiştirebildiysem ne mutlu bana efenim. Belirsiz bir vadede gaza gelir de bir şeyler yazarsam yine aha bu ağ güncesinde görüşmek üzere..