Yeni yıla biraz dağda biraz Kapadokya'da yürür halde girmeler

Yeni yıla biraz dağda biraz Kapadokya’da yürür halde girmeler

Lanetli rota yılbaşı

Yapmam gereken başka şeyleri yapmadığım için blog da yazmayarak kendimi sabote ediyorum efendim. (Buradan blog sahibesi hakkında şahane fikirler edinmişsinizdir) Ataleti biraz olsun kırmak adına 2011’i 2012’ye bağlayan yılbaşında Aladağlar’da Emler Batı Yüzü’nü denemeye gidişimiz ve patlayıp Uludağ yazılarından tanıdığımız Uğur’la Kapadokya’ya gidişimizin videosunu koyuyorum bakalım.

Eşe dosta yapılan videoda açıklanmasına pek çabalanmayan olaylar dizisi:

Dört kişi iki ekip olarak kendimizi planlayıp aynı rotaya gideriz, 31 Aralık akşamı dönüp dağ evinde yeniyıl kutlamak gibi bir fikir ve hava raporları takibiyle perşembeden çıkılmıştır. Gidiş yolunda Uğur’un olmama sebebi onun kazayla yanlış otobüse binmesi ve o otobüstekilerin de buna ses etmemesi.. Salim Abi’nin yeni jipine atlayıp biraz ite ede Sokulupınar’a vardıktan sonra rotaya doğru pis batak karda ağır ağır yürüyüşe geçeriz. Gökhan’ın botları ÇATLAR. Bir bot nasıl çatlar bilmiyorum ama o böyle devam etmeyeyim deyince partneri Furkan da “ölümü gör” muhabbetine bağlar ve “seninle geldim sensiz gitmem” diye döner. Bu şapşiler aynı gün İstanbul’a dönerler bişi varmış gibi.

Uzak köylerin ışıklarıyla bivak ortamları

Uğur ve ben devam edip bivaklarız. Tuzlu tuzlu tortellini suyuna yapılmış irmik helvası gibi çalışmaların ardından sorunsuz bir gece ve havanın ufak ufak kapanmaya başladığı bir sabah gelir, yalnız kartuşlar dandik midir nedir eskisi kadar gitmemektedir? İki kartuşumuz adeta bitmiştir, bir bivak daha yapmamak niyetimizdir ama artık istesek de yapamayacağızdır. Sabah biraz devam ederiz ancak yağış sürüyordur, görüş kısalır, zirveleri örten bulut giderek üstümüze gelir, biz de “Amaaan” deyip daha Kayacık zirveyi görmeden ineriz. Benim hep aklımda olan faaliyetten zaman kalınca Kapadokya’ya gitme fikri Uğur’un uyumluluğuyla hayat bulur.

Göreme’de yolda tanıştığımız Tayvanlı çocuğun kaldığı hostele yerleşiriz ve yılbaşını biraz dolaşıp bira içtikten sonra mayışıp yatmaya dönüp alarm kurup saat 12’de bir kahve içmeye çıkarak değerlendiririz. Ertesi gün adeta it gibi dolaşırız, bu arada peşimize Uğur’un Bıdık deyiverdiği, emekliliğini koltuk hayvanı olarak geçirmeyi hedefleyen ve bunun yatırımı olarak şirinlikte sınır tanımayan yaşlı bir köpek katılır. Güvercinlik Vadisi’nden Uçhisar’a gider, (yolda arabalara atlıyor diye Bıdık’ı yer yer kucakta taşır) Uçhisar’dan Bağlıdere Vadisi üzerinden Çavuşin’e geçer, orada yorulup Göreme okuna sapan turistlerin peşinde bizi bırakan Bıdık’sız Güllüdere, Mendirek Vadileri ve o vadiler bölgesinde bakınmalarla Ortahisar’a çıkarız. Otostopla Ürgüp’e gidip şarap tattıktan sonra ani bir kararla mis gibi Kapadokya’lı haftasonu oluvermiştir.

Şiddetle önerilir. Bu arada karayoluyla İstanbul Katmandu şahane geçti, Hindukuş Dağları’ndan Karakurum’a otostop çektim, Taftan Çölü’nde sofralara elimle girdim, Nanga Parbat anakampına, Ganj’ın kaynağı sayılan Himalaya buzuluna yürüdüm..  Fotoğrafları eşle dostla paylaştım ama buralara düşmedi filan. Belki bir gün?