Messner'dan Cerro Torre ve dağcılık tarihi yorumları

Messner’dan Cerro Torre ve dağcılık tarihi yorumları

Hm, bunu dağcılık tarihiyle ilgilenmeyen biri için ayrıca açıklamakla uğraşamayacağım açıkçası:) Ama kim okursa okusun ilginç bir metin olduğunu düşünüyorum.

Daha önce “Dağcılık Müzeleri” projesinin Firman ayağına gittiğim ve yazdığım Reinhold Messner’a şu aralar gündemde olan (açıklamayacağım bu gündem durumu işte) Cerro Torre’deki boltların sökülmesi konusunu sormuşlar. Hem Cerro Torre hem de Messner’ın genel yaklaşımı üzerine derli toplu bir konuşma olunca direkt dağcılık tarihi adına kayda değer bir kaynak olmuş. Ben de o heyecanla önce konuşmayı İngilizce metne döküp Amerikan Alpin Kulübü’ne yolladım, sonra bir de oturdum Türkçe’ye çevirdim. Ne kadar heyecanlı bir insanım anlayın yani, bir galeyanda bilmemkaç vuruş yazabilitem var. Aşağıda, önce video sonra metin:).

Yarın akşam dağa gidiyorum, gittiğim yer de Çağalınbaşı klasik yani. Cerro Torre’yle ilişkim züğürdün çenesi düzeyinde. David Lama da sayfanın altındaki notlarda bağlantı verdiğim röportajda koltuk dağcıları ne karışıyo ki demiş zaten.. Neyse çevirmiş bulundum, iyi okumalar.

Reinhold Messner:
İlk soruyu kim sormak ister? Dağcılık, yabanıl doğa, koruma, kültürel çalışmalar hakkında olabilir. Belki biliyorsunuzdur, benim için dağcılık, veya tırmanış, kısmen faaliyettir, kısmen de kültürdür. Tarihimiz var, edebiyatımız var, birçok sanatçımız da var, müzisyenler dağlarda yürümüş.. ve Amerikan Alpin Kulübü gibi ben de bir müze oluşturuyorum. *1  Bir kütüphane oluşturuyorum. Siz de yapıyorsunuz. Bundan çok memnunum. Özellikle gelecek için, şu anda tırmanışçıların %90’ı iç mekanda kalır, salonda tırmanırken -hakları var böyle yapmaya- tırmanışın ardında uzun bir tarih olduğunu bilmek önemli. Modern dönemde en az 250 yıl, geçmişte binlerce yıl, ve bence bu geleneksel anlamda tırmanış veya alpinizm dediğimiz şeyin bir parçası.
Kim ilk soruyu soracak kadar hevesli? Conrad.

Conrad Anker:
Bombayla başlayalım. Bir hafta önce Cerro Torre’deki kompresör rotası ..(alkış) Ne olduğunu biliyor musun?
(bir dinleyici Murder of the Impossible*2  diye bağırıyor)

Reinhold Messner:
Evet, biliyorum.

Conrad Anker:
İki yetenekli genç tırmanıcı.. biri değerli üyelerimizden birinin oğlu.. Michael Kennedy burada mı?*3
Her neyse, inişte tüm boltları söktüler, büyük bir tartışma konusu. Sizin fikriniz nedir?

Reinhold Messner:
Tarihi açıdan olanlar çok ilginç. Son yıllarda birkaç kişi Maestri rotasını serbest çıkmayı denedi- ikinci Maestri rotasını  -gerçekte ilk Maestri rotasını- bu da Cerro Torre’deki bir başka hikaye. Sonra Maestri’nin Cerro Torre’de yaptıklarından biraz bahsedeceğim, ama 1970’de kariyerinin sonunda çıktığı bu rotayı -Maestri iyi bir Dolomit tırmanışçısıydı-güneydoğu sırtında birçok yeri boltlayarak açtı.Aslında, bir makineyle yukarı çıktı, birçok bolt bıraktı ve zirveye de değil, Cerro Torre’nin son kaya kütlesine ulaştı. *4 Özellikle geçen sene ve önceki sene, salondan çıkmış genç bir tırmanışçı olan David Lama, burayı denedi ve çekim yapmak için daha da bolt eklediler. Ve sonunda Michael Kennedy’nin oğlu bunu bolt kullanmadan yaptı. Ve bu beni çok memnun etti, çünkü bu genç adam, Cerro Torre’nin 1970’te değil ama şimdi bolt kullanılmadan çıkılabileceğini gösterdi. Ancak tırmanışçılar birinin yeteneklerinin bolt kullanmadan çıkabilecek kadar yüksek olacağı bugüne dek beklemek istemediler.

Messner'ın Dağcılık müzesinde (yasak olsa da görgüsüz gibi) çekmiştim: Cerro Torre'de Toni Egger'ın ölümünü anlatan bir çalışma

Cerro Torre’nin geçmişi çok daha önemli, çünkü Cerro Torre’nin (en azından kağıt üzerinde) ilk tırmanıldığı 1959’da, bu tırmanışı yapan Egger ve Maestri bir rekabetin içindeydi. Özellikle Maestri Walter Bonatti’yle rekabet ediyordu ve bunu yapabileceğini İtalya’ya göstermenin peşindeydi. Ve Arjantinde yaşayan İtalyan Cesarino Fava en azından kendi ufak tırmanış çevresinde büyük bir tırmanışçı olmak istiyordu, bu yüzden mümkün olmadığı açık olan bir hikayeyi öne sürdü. 1959’da, o dönemin malzemeleriyle, bu fuarda Salt Lake City’de gördüklerimize hiç benzemeyen malzemelerle, Cerro Torre’de bu rotadan zirveye çıkılamazdı.
Cesare Maestri yazılarında Cerro Torre’nin doğu, kuzey yüzlerine 70 bolt bıraktığını belirtti, ve sonra giden kimse bu boltları bulmadı. Ve indikleri yerden boltsuz iniş yapmak mümkün değil. Bugün artık oldukça eminin ki –rakım vermeyeceğim ama- buz konisine kadar çıktılar, daha öteye değil. Sonra ne olduğunu bilmiyoruz. Muhtemelen trajedi anlattıkları gibidir *5  ama 1959’da Cerro Torre’ye çıkılmadı.
Ancak Cesare Maestri 1970’de Kennedy’nin şimdi serbest tırmandığı rotadan döndüğünde ben de tartışmaya dahil oldum. 25 yaşındaydım. Cesare Maestri İtalya’daki konuşmalarında açık açık “Cerro Torre’ye ikinci kez ilkinde çıktığımı ispatlamaya gittim” dediğinde şöyle cevap verdim: “Neyi ispatladın? İlk seferinde çıkmadığını ispatladın çünkü farklı bir hatta farklı bir stille gittin.” İlk seferinde çıktığını ispatlamak için aynı hatta gidersin, belki genç tırmanışçılarla –bugünün Kennedy’si gibi- ve onların lider çıkmalarına izin verirsin ama bu hattan çıktığını, çünkü mesela rotada malzemelerinin olduğunu gösterirsin. Ama o başka bir hatta başka bir stilde giderek ikinci çıkışında, ilkinin sahte olduğunu gösterdi. Çok basit. Bu konuda bir kitap yazdım, İngilizce’si yok, Cerro Torre’nin hikayesi hakkında. Oldukça ilginç bir hikaye. Ve tüm hikaye Maestri ile Bonatti arasındaki özellikle İtalya’da olan rekabet hakkında.
Evet, sıradaki soru. Kennedy’nin oğlu Kennedy’nin- adı neydi?
(Hayden)
Kennedy’nin çıktığını ilk duyduğumda Michael’ı düşünmüştüm. Artık öyle değil. Her neyse, memnun oldum. İyi bir tırmanış. Çok iyi.
Sıradaki soru.

Dinleyici:
Burada yeni bir okula tayin oldum ve bir “macera ve koruma” bölümü kurmayı düşünüyoruz. Konuştuğunuz ve fikrinizi belirttiğiniz konulara dayanarak, kültürle paralellik.. siz dahil maceraperest insanların nasıl doğa ve kültürü korumaya eğildiklerini anlattınız. Bu konuda tavsiyeniz olur mu, üniversitede böyle bir lisans programı açılsa danışman olur musunuz? Sizce iyi bir fikir mi? Yılların macera ve korumacılık birikimiyle..

Reinhold Messner:
Macera ve koruma oldukça zor bir konu, çünkü bir bölgeye giderek bir miktar tahribat riskini her zaman için göze alıyoruz. Bu anlaşılır bir şey, yabanıl doğa yalnızca zarar vermezsek yabanıldır. Bu nedenle önemli olan ilk şey teker teker gitmemiz- üç dört kişilik ekipler veya tek bir grup da olur- ama binlercemiz değil. Eğer Everest’te Hillary rotasına binlerce kişi giderse bu artık yabanıl değildir. Bu bir pisttir, kayak merkezlerindeki gibi. Arada büyük fark var. Ben günümüz dağcılığına pist dağcılığı diyorum, çünkü tırmanışçıların %90’ı pistleri izliyor. Zor rotalarda iki metrede bir bolt var, hattı aramak bile gerekmiyor çünkü işaretli. Eğer Everest’in klasik rotası gibi bir piste giderseniz.. Everest’in batı sırtı, güneybatı yüzü, kuzey yüzü gibi başka yerlerine değil, oralarda tek başınızasınızdır. Yani, gençlere diyeceğim şu ki, eğer deneyim edinmek istiyorsanız, güçlü kişisel deneyimler, başkalarının gitmediği yerlere gidin. İz bırakmayın –ayak iziniz olur tabii ama onu kar ve rüzgar yok eder. Böylece orası sonsuza dek yabanıl kalır.
Koruma herkes başkalarının gitmediği yerlere giderse ve geride bir şey bırakmazsa kolaydır. Her yere gitme özgürlüğümüz var, ama deneyimlerimizi kazandığımız yerleri yok etme özgürlüğümüz yok.

Dinleyici:
Neden alpin stil?

Reinhold Messner:
Alpin stil stillerden biri. Alpin stil olması gereken stil değil. Everest’e yapılacak ticari bir çıkışın yolunun hatalı olduğunu söylemem. O da bir olasılıktır. Ve bugün sıkça kullanılan bir seçenektir. Binlerce tırmanışçı Everest’e çıkacak fiziksel kapasiteye sahipken neden bunu bir rehberle yapmasınlar? Eğer biri de başka bir şey yapmak isterse, Stephen Venables gibi doğu yüzüne gitmek mesela, kendini en fazla koşula tabi tutma imkanını bulur. Eğer Himalaya tırmanışının tarihine bakarsanız –ya da 8000’lik tırmanışının- Himalaya stilinin nereden geldiğini anlamak kolay olacaktır. 55 yıl boyunca kimse bir 8000’lik zirveye tırmanmayı başaramadı. Dünyadaki en güçlü tırmanıcılar, Mummery’i düşünün-ilki, Mallory sonra- Welzenbach’ı, bu tırmanışçılar 8000’lik zirveleri denediler. Ve 55 yıl boyunca kimse başaramadı. Neden? Çünkü bizdeki malzemelere sahip değillerdi. Çok sade malzemeleri vardı. Bilgi birikimi kısıtlıydı, çünkü her yıl yalnızca birkaç ekspedisyon oluyordu.
Ve 1950’de bu mümkün hale geldi. Fransızlar bu dönemin en iyi tırmanışçılarıydı. Böylece 1950’de Lachenal ve Herzog 8000’lik bir zirveye ilk çıkanlar oldular. Ve 15 yıl içinde tüm 8000’liklere tırmanıldı, milli ekspedisyonlarla. Amerika, Gasherbrum I’e. Japonya, Manaslu’ya. Avusturya, Broad Peak, Gasherbrum II ve Nanga Parbat’a. Almanya, hiçbir yere (seyirci gülüyor) Önemli. Çok önemli. İngilizler Everest’e. Eh, İngiliz değil, bir Yeni Zelandalı ile bir Şerpa. Everest’e ve Kangchenjunga’ua tırmandılar. Yine Fransızlar Makalu’yu yaptılar. İsviçreliler Lhotse ve Dhaulagiri. İtalyanlar K2. Yani klasik dağcı milletler, bu dağlara tırmandılar. Ve bunların tümü milli seferlerdi, paraları alpin kulüplerden geldi, Amerikan Alpin Kulübünden, İsviçre Alpin Kulübünden, Alman Alpin Kulübünden- zirve yapmadılar ama bazı ekspedisyonlara finansman sağladılar. Ve bu dönemde bulabildikleri tüm malzeme, oksijen, herşey kullanılıyordu. 70’lerde Everest’e çıkacak helikopterleri olsa helikopterle çıkarlardı. Eğer İngiliz ve Norveçliler’in uygun uçak ve helikopterleri olsa, Güney Kutbu’na helikopterle giderlerdi. Ama böyle imkanları yoktu, bu yüzden ellerindekilerle gittiler. Zor oldu.

İflah olmaz bir müze fotoğrafçısı olarak bunu da Nepal-Pokhara'daki dağ müzesinde çekmiştim, 8000'liklerin ilk çıkışlarında kullanılan malzemelerin sergilendiği bölümden..

1964’te Çinliler Shishapangma’ya çıktıktan sonra dört beş yıl kimse 8000’liklere gitmedi. Birkaç deli, ama başaran olmadı. Birkaç Amerikalı, ama gidip sınırı aşıp Everest’e sızmaya filan çalıştılar. İyi tırmanışçılardı ama yapamadılar, yani Nepal’den tüm yolu nasıl gidersin filan.. Birkaç deli denedi ama kimse gitmedi. Halkın da ilgisi kalmamıştı. 8000’liklere tırmanılmıştı ve bitmişti. Ve 1970’de yeni bir nesil geldi, özellikle İngiltere’de ve başka yerlerde de, başka bir yol denemeye başladılar. 1970’de Bonnington ve ekibinin çıktığı Annapurna Güney Yüzüne ya da Nanga Parbat Güney’i yapmaya gitmiyorduk. Bir yüze çıkmaya gidiyorduk. Artık klasik rotadan değil. Klasik rotalar benim  neslimin ilgisini çekmiyordu. Büyük duvarlarla ilgileniyorduk. Alpler’deki gibi. Klasik rotalardan sonra zorluklar dönemi geldi. Bu dağcılığın ikinci dönemiydi. Ve 1970’lerde, hırslı tırmanışçılar, en zor rotaları denediler, Himalayalar’daki büyük duvarları.
İki üç böyle deneyimden sonra ekspedisyon stilinin de sıkıcı olduğunu anladım, yani sabit hatlar, kamplar, taşıyıcılar, belki oksijen de, bu zirvelerin duvarlarına tırmanmak için.. bunu ufaltılmış bir stilde yapmaya karar verdim. Bu da üçüncü dönemdi. Mummery bunu Alpler’de 1880’de yaptı. Dağcılığın ilk dönemine fetih dağcılığı diyorum, çünkü insanların akıllarında zirveyi fethetmek var. İkinci dönem zorlukların dönemi. Zorlukları, yani rotayı aradılar, hedef rota oldu, artık zirve değil. Zirveye hangi rotadan gittiğin, ne kadar zor olduğu ve nasıl çıktığın. Üçüncü dönemse.. İngilizce’sini bilmiyorum. Almanca “verzicht”- Fred, yardım et, sen yarı Alman’dın.. Anlamı elindekileri bırakmak. 70’lerden sonra elimizdeki tüm malzemeyi kullanırsak her yere gidebileceğimiz belliydi. Bugün helikopterle dünyanın her zirvesine gidilebilir. Bir para meselesi, kabiliyet meselesi değil. İşte bununla herşeyi bir kenara itme fikri doğdu. Kusursuz bir biçimde, ipsiz, sikkesiz.. belki krampon ve kazma gerekir..ama fazlası değil. Ve bugün, herhangi bir dağ malzemesi satan dükkana körlemesine gidip malzeme alabilirim, bir kazma, bir ceket, pantalon ve ayakkabıyla dünyanın tüm dağlarına çıkılır. Ama 1950’lerde kendi malzemeni yapabiliyor olman gerekiyordu, çünkü mağazalarda doğru türden malzemeler yoktu.
Bu arada yüksek yerlerle ilgilenen o kadar çok tırmanışçı vardı ki binlercesi gitmeye başladı. Şerpalar da bunu bir iş koluna çevirdi, neden yapmasınlar ki? Rotaları hazırlıyorlar, yani bir pist oluşturuyorlar. Ve bu pist sayesinde birçok insanın zirveye gitme ihtimali oluşuyor. Bu nedenle de günümüz dağcılığına pist dağcılığı diyorum. Basit.
Ama pist dağcılığı turizmdir. Turizm nedir? Turizm organizatörün ziyaretinizi güvenli olacak şekilde ayarladığı bir aktivitedir. Zehirlenip öleceğin bir otelde filan tatil yapmak istemezsin. Yani tatil yapıyorsan, bunun parasını veriyorsan, kayak yapacağın pistin veya yukarı çıkacağın telesiyejin güvenli olmasını veya zirve pistinin iyi olmasını beklersin. Ancak dağcılık, klasik, geleneksel dağcılık, turizmin bittiği yerde başlar. Peki ya turizm Everest’in zirvesine ulaştıysa, o zaman dağcılık nerede başlıyor? Daha küçük dağlarda ve bilinmeyen yerlerde. Basit.
Bir de birçok tarihi mesele var. Gençlerin tarihi meseleleri araştırmaları ve izlerinden gitmeleri hoşuma gidiyor, büyük soruların peşinden: Mallory zirveye ulaştı mı? Conrad Anker gitti ve ikinci zirveyi merdivenlerle veya merdivensiz yaptı, bazı cevaplar buldu. Şimdi, Kennedy, Kennedy’nin oğlu Cerro Torre’ye bolt kullanmadan tırmandı ve bunun büyük makineler olmadan da mümkün olduğunu gösterdi. Ve bu çok ilginç. Tarih bakımından söyleyecek çok şeyimiz var. Psikolojik bakımdansa herşey yeniden söyleniyor.

Phil Powers:
Son bir soru alalım

Dinleyici:
Boltların sökülmesine ne diyorsunuz? Tarihi belge olarak kalmalı mıydı, yoksa zararı faydasından çok mu, ya da yapılış biçimi..

Reinhold Messner:
Biri bu boltları oraya yerleştirdi. Kimseye sormadı. Ve eğer yarın genç bir tırmanışçı bunların hepsini sökerse, alkışlarım.

*1 http://www.messner-mountain-museum.it/ Messner’ın 5 dağcılık müzesinden oluşan projesi
*2 Murder of the Impossible, Messner’ın tarihe geçen yazısı: http://upwardtrail.multiply.com/journal/item/1/The_Murder_of_the_Impossible
*3 Michael Kennedy Alpinist dergisinin editörü
*4 David Lama Cerro Torre’deki bu kaya bitince son kar etaplarını çıkmadan inme durumunu.. ahem. “boşalmadan geri çekilmeye” benzetmiş. Röportaj: http://rockandice.com/news/1793-tnb-lama-disagrees-with-ct-bolt-chopping
*5 Egger’ın inişte çığ altında kalarak öldüğü açıklanmış
*6 Bu videoyu dinlerken Messner’ın senaryo fikrini verdiği ve Cerro Torre’de geçen film “Schrei aus Stein”daki Mae West muhabbetinin kulağa Maestri gibi geldiği dank etti. Tekrar elime geçerse tekrar izleme niyetindeyim, önerilir.