Bayrampaşa Cezaevi’nden Kalanlar

güvercin

Bayrampaşa Cezaevi 2008’de kapandı ve giderek çözülüyor. Etrafını çevreleyen duvar yıkıldı, içinde sergiler düzenlendi. İzin alınarak içi gezilebiliyor. Açıldığı 1968’den beridir ilk defa içinde yaşananların yanında yapı olarak da anılıyor, ve tabii artık merkezi bir konuma gelmiş ve İstanbul gibi hızla ve aralıksızca yayılarak büyüyen bir şehirde az sayıda bulunan büyüklükte arsasının rant potansiyeliyle.

Cezaevi aslında İstanbul’un yapı stoğunun oldukça kaliteli bir parçası. Kapasitesinin çok üstüne çıkılarak kullanıldığı için yıpranmış da olsa iyi düşünülmüş, insanca çözülmüş bir kompleks. Durumu tarif etmek için 1210 kişilik kapasiteyle açıldıktan sonra bazı alanların işlev değiştirip koğuş olmasıyla 1760 kişi kapasiteye çıkarıldığını,ve bu kapasiteye çıkarılan cezaevinde yıkımdan önce 5500 mahkumun yatmakta olduğunu söylemek yeterlidir sanırım. Bu yükü taşıyabilmek için cezaevine insanlık katan kütüphane gibi birimler koğuşa çevrilmiş ve ilk tasarımında düşünülen işlevsel bütünlük bozulmuş tabii. Yine de yapı dikkat çekici, çok iyi ışık alıyor öncelikle. Hücreler dışındaki her yer-koğuşlar, donatılar- geniş avlulara büyük pencerelerle açılıyor, bugün mantar gibi biten birçok toplu konuttan daha aydınlık ve sağlıklı bir çevre sağlıyor.

Bir de hücreler var tabii. Dar koridorlardan giriliyor, 2 kişilik ranzaların yanından kolunuzla duvara uzanabiliyorsunuz, üst kattan da tavana. Hücrenin sonunda alaturka tuvalet var, bir metre yüksekliğinde bir duvarın arkasında, kapısı, perdesi yok. Kollarının uzandığı tavana yazılar yazmışlar duvarlara resimler çizmişler. Mercedes bir kamyon, sahibinin adı yazıyor. Bir grup insan. Hiç doğal ışık girmediği için el feneriyleyiz, bir yerlere tutuyoruz ve yeni şeyler çıkıyor. Bir uçak ve bir keçi. Özenli resimler.

Hücre fotoğrafları: 

img_9864

Image 1 of 10

Orijinal planda sınıflar, kütüphaneler ve mahkumu topluma geri kazandırmaya yönelik eğitim/etkinlik alanları düşünülmüş. Mimarın adına ulaşamasam da Alman olduğunu biliyoruz, bir de Türkiye’de MDF kullanılan ilk yapı galiba, zamanınd ithal edilmiş. Bugüne ulaşan halinde ise banyolar haricinde gerçek bir hamam, bir tiyatro ve sağlık odaları duruyor. Sağlık servislerinde fişler yerlere dağılmış, hasta şikayetleri ve bakanların isimleri, tarihler.. belgelerin saklanmayıp savrulmasına şaşırdım.

Tiyatro ve sinema salonu oldukça etkileyici. Ses yalıtımı, tasarımıyla hacim çok iyi durumda. Zamanında oyunlar oynandığı gibi bir çok filmin galası da burada yapılmış. Şu anda 35mm filmler etrafa saçılı, pencerelerden aşağı sarkıyor, pozitif filmlerden altyazıları bile okuyabiliyoruz.

Donatı fotoğrafları:

tiyatro

Image 1 of 18

tiyatro

Yönetim birimleri arasında bir mektup okuma servisi var, var da, mektuplarını okuma mahkumları denetlemek için yeterli değilmiş tabii.  Hapishanede GSM şebekesinin engellenmesine rağmen dışarıyla iletişimi sürdürmek için bin yol bulmuşlar. Güvercin bunlardan biri, akla da gelir. Daha gelişmişi de var; çevredeki evlere yakınlarını yerleştirip telsizle ev telefonlarına ulaşmışlar.

Bayrampaşa yıllarca Cezaevi’nden şikayet etmiş olsa da çevreye ekonomik katkısı yadsınamaz. Bu ancak mahkumların Silivri’ye taşınmasıyla görünür hale gelmiş; ciddi bir nüfus Bayrampaşa’yı terketmiş ve Silivri’de emlak fiyatları aniden artmış. Cezaevi ilçeye kendi ekosistemini getirmiş, mahkum yakınlarına konaklama, yeme içme imkanı, alışveriş alanları sağlamış, ve yapının yıkılmasıyla bu sistem yıkılmış. Şimdi Bayrampaşa’lılar yine ilçeye dışarıdan nüfus getirerek dinamizm katacak fonksiyonlar istiyorlar, müze, kültür merkezi, üniversite kullanımları anılmış ama Büyükşehir Belediyesinin ve TOKİ’nin gözü toplu konutta.

Yapıdakiler mahkumların aktarma esnasında sorun olabilecek bir şey organize etmelerini engellemek için habersizce ve bir gecede taşınmış. O kadar acele etmişler ki mahkumların kartları, mektupları, özel eşyaları bile geride kalmış. Bunlara verdikleri değer ve ne çok üzülmüş olabilecekleri fikri koğuşlarda havaya bir ağırlık indiriyor. Çiçekli duvar kağıtlarıyla rahatlıkla ayırdedilebilen Kadınlar Koğuşu’nda yerde birinin daha önce aynı koğuşta kaldığı birine attığı Yılmaz Güney kartını okumaya çalışıyoruz, geride kalması daha yıllarca hapishanede kalacak birinin hayatından çok şey eksiltmiştir herhalde.

Kadınlar koğuşu fotoğrafları:

img_0221

Image 1 of 8

Ne varmış diye bir bakayım dedim de, Facebook’ta eski mahkumların olduğu bir grup buldum. Facebook’u birayla poz verip yayınlama platformu olarak göregeldiğim için profillerinde cezaevi günlerini paylaşan insanları gözümde canlandıramadım pek. Bir yandan da cezaevinin popüler kültüre çok uzak olmadığını söylemekte fayda var, öyle ki koğuş sütunlarındaki “Ceza” yazısını önce “cezaevi” sözcüğüyle bağdaştırırken diğer sütunda aynı spreyle yazılmış “Tiesto” yazısını görünce bu fikir değişebiliyor.

Tüm yapı “özgürlük”, “umut” ve “af” sözleriyle dolu. Bir de Filistin fotoğraf sergisnden kalan Gazze yazıları var. Her duvar, her yüzey bir şeylerin belgesi. Şu anda yıkımına başlanmış durumda, biz oradayken şantiye araçları dolaşıyordu ve ben bunların (bildiğim kadarıyla) belgelenmemesinden biraz rahatsızım. Neyse ki Yıldız Teknik Üniversitesinden bir grup öğrenci düzenli olarak gelip bu süreci gayri resmi olarak fotoğraflıyorlar. Oldukça kapsamlı bir de belgesel projeleri var, yapının içiyle sınırlı değil, ilgili kişilere ulaşıyorlar. Sayelerinde bu 40 yıl kaybolmayacak.

Ortak alan fotoğrafları: 

img_9996

Image 1 of 37

Proje hocamın verdiği almadığım bir dersin Bayrampaşa Cezaevine girmek için izin almasından istifade  gezilerine eklemlenip fotoğraf çektim. 12 Kasım 2009 itibariyle yıkılmakta olan Bayrampaşa Cezaevi’nden kalanlar bunlardır..

Yapı fotoğrafları:

img_0131

Image 1 of 25